Ahlak
Görünüm
A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z |
- Hayatın anlamı insanın doğasına saygı gösteren kişisel bir ahlâk geliştirmek ve bu ahlâkla yaşamaktır.
- Ahlak, kelimenin en geniş anlamıyla, canı olan her şeye karşı duyulan sorumluluk demektir.
- Otoriteye dayalı hiçbir ahlak sistemi oluşturulamaz, otorite tanrısal olsa bile.
- Belli bir dönemde, belli bir yerde ahlak nedir? O dönem ve o yerdeki çoğunluğun hoşuna ne gidiyorsa odur; ahlaksızlık da hoşlarına gitmeyendir.
- Öyleyse erdem, akla başvurarak tanımlanan ortanın içinde yer almakla ve seçimlerle ilgili bir karakter durumudur. Biri aşırılık, diğeri eksiklik olan iki kötülük arasındaki bir ortadır bu. Bir ortadır, çünkü kötülükler tutkularda ve eylemlerde doğru olana ya kısa, ya uzak düşerler. Oysa erdem arada olanı hem bulur hem de seçer.
- Hayvanların hakları olmadığı ve onlara davranışımızın ahlaken önemsiz olduğu iddiası Batı barbarlığının ve ilkelliğinin mükemmel bir örneğidir. Ahlakın yegane garantisi evrensel merhamettir.[1]
- Ereklerimizin nasıl bir niteliği olduğu istencimize bağlıdır; istencimizin nasıl bir niteliği olduğu da erdemimize bağlıdır, böylece doğru görüş (pratik bilgelik) de doğru olan ortayı bularak bu ereğe uymayı istence öğretir. Bundan dolayı etik erdem ile phronesis (pratik bilgelik y.n.) karşılıklı olarak birbirine bağlıdırlar. Etik erdem istence iyiye giden bir doğrultu verir, doğru görüş de bize hangi eylemin doğru olduğunu bildirir.[2]
- Hiçbir şey bilmeyen bilgisizdir ama bilip de susan ahlaksızdır.
- Ahlak değerlerinin öznelliğine ilişkin savlar nasıl çürütülebilir bilmiyorum, ama keyfi bir zalimliğin yanlış olmasının tek nedeninin bundan hoşlanmayışım olduğuna da kendimi inandıramıyorum.
- Ahlak, bireyin içindeki sürü içgüdüsüdür.
- Ahlak esasen toplumu çöküntüden kurtaracak ve toplumun muhafazasını sağlayacak bir araçtır.
- Despotlar., havanın ahlaklı olduğu bölgeleri severler.
- Ahlaksal olay yoktur, yalnızca olayların ahlaksal yorumu vardır.
- Ahlaki gerçekler diye bir şey yoktur.
- Ahlaklılık törelere itaat etmekten başka bir şey değildir (özellikle artık değildir), töreler ne tür olurlarsa olsunlar bu ilke değişmez; bununla birlikte töreler geleneksel tarzda davranmak ve değerlendirmelerde bulunmaktır. Geleneğin emretmediği şeylerde ahlak yoktur.
- Tan Kızıllığı, Madde 9
- Sadece gelenek olduğu için bir inanca bağlanmak... Bu elbette namussuz olmak, korkak olmak, tembel olmak demektir! — Öyleyse, ahlaklılığın ön koşuluna namussuzluk, korkaklık ve tembellik olmuyor mu?
- Tan Kızıllığı, Madde 101
- Bizler hayvanlara ahlâk sahibi varlıklar olarak bakmıyoruz. Ama sizce hayvanlar bizi ahlâklı varlıklar olarak görüyor mudur?
- Bir insanın ya da hayvanın ahlaki statüsünün o hayvan ya da insanı dünyaya getirenler tarafından belirlenemeyeceği gibi, ahlaki bir kavramın uygulanması da onu tasarlayanlar tarafından belirlenemez. Ahlaki haklar sadece onları tasarlayanlar için geçerli olsaydı, insanlığın büyük bir kısmı ahlaki topluluktan dışlanmış olurdu. Bugün anladığımız biçimiyle hak anlayışı, başlangıçta sadece varlıklı, beyaz, erkek toprak sahiplerinin çıkarlarını korumak amacıyla geliştirilmişti; aslında ahlaki kavramların pek çoğu tarihsel olarak ayrıcalıklı erkeklerin çıkarı için geliştirilmişti. Zamanla, eşit gözetilme ilkesi uyarınca benzer durumları benzer şekilde ele almamız gerektiğini kavradık ve hakları (ve diğer ahlaki kavramları) başka insanları da kapsayacak şekilde genişlettik. Eşit gözetilme ilkesi uyarınca bazı insanların başkalarının malı olmasının ahlaki açıdan kabul edilemez olduğuna karar verdik. Eşit gözetilme ilkesini hayvanlara da uygulayacak olursak, kaynak muamelesi görmeme hakkını hayvanlara da tanımamız gerekir.[3]
- Herkes ahlaklı olmayınca hiç kimse tümüyle ahlaklı olamaz.
- Her defasında insanlığa kendi kişinde olduğu kadar başkasının kişisinde de sırf araç olarak değil, aynı zamanda amaç olarak davranacak biçimde eylemde bulun.
- İki şey var ki, biz onlar hakkında daha sık ve daha düzenli kafa yordukça, ruhu hep artan bir hayranlık ve huşuyla dolduruyor: tepemizdeki yıldızlı gökyüzü ve içimizdeki ahlak yasası.
- Özgür bir isteme ile ahlak yasaları altında olan bir isteme aynı şeydir.[4]
- Doğa insanoğlunu iki egemen efendinin buyruğu altına sokmuştur: acının ve zevkin. Ne yapmamız gerektiği hakkında tek söz sahibi bu ikisidir.
- Öldürme dürtümüzün neredeyse her zaman ahlak kurallarıyla kontrol altında tutulduğu bellidir. Soru, onu neyin açığa çıkardığıdır.[5]
- Eylemler mutluluğu artırmaya yöneldiği ölçüde doğru, mutluluğun tersini üretmeye yöneldiği ölçüde yanlıştır.
- Altın kural iyi bir kıstastır ama ondan daha iyisi başkalarına kendilerine nasıl davranılmasını istiyorsa öyle davranmaktır.
- Belki de etik konusundaki en basit ve en önemli nokta bütünüyle mantıksaldır. Gerçekleri ortaya koyarak bunlardan nan totolojik ahlaki kurallar çıkarmanın olanaksızlığını kast ediyorum.
- Benim dinim, benim kişisel konumdur. O benim kişisel hayatımı, kişisel ahlakımı yönetir. Ve benim dinsel felsefem benimle inandığım Tanrı arasındadır; aynen diğerlerinin dinsel felsefesinin onlar ve Tanrı arasında olduğu gibi. Ve bu en iyi olan yoldur.
- İnsanı bütün diğer canlılardan ayıran özelliği, ne dili, ne düşünebilmesi, ne aklı, ne de ahlâkıdır. İnsan, üretici olduğu için bütün diğer canlılardan farklıdır/farklılaşmıştır. Dilinin hayvanlarınkine nazaran daha çok imge içermesi, daha derin ve soyut düşünebilmesi, ahlâk diye bir sorununun olması vb., doğanın doğallığının yanında, sonra ona zıt ve onu yok eden bir üretilmiş doğa kurmak zorunda kalmasından kaynaklanmıştır.
Üretim sayesinde insanlaşan; bölüşüm sayesinde siyasallaşan insan, iktisadı oluşturmakta geçiktiği ölçüde ahlakı soyutlaştırarak bir doktrin haline getirmiştir. Binlerce yıllık bir inceltme öyle bir boyuttadır ki, kökeninde iktisadın palyatifi bir bölüşüm ideolojisi bulunduğunu ayıklamak son derece güçleşmiştir…
Ahlâk ancak bireysel olabilir ve bölüşüm de iktisadın ve siyasetin sorunudur, işte yeni etika buralarda bir yerde oluşuyor.[6]
- İnsanlığın gerçek ahlâki sınavı, en temel sınavı; merhametine muhtaç olanlara yönelik davranışlarda belli ediyor kendini: hayvanlara. Ve bu açıdan insanlık büyük bir felaketin ızdırabını yaşıyor , öylesine derin bir felaket ki diğer bütün yıkımlarının kaynağı bu.[7]
- Güzel ahlak, dostluğu sağlamlaştırır.
- İmanı en üstün olanınız, en güzel ahlaklı olanınızdır.
- İnsanlar arasında ara bozma niyeti ile laf götürüp getirmek, insanlara hakaret etmek ve sövmek, kendi ırkını üstün görüp başka milletleri aşağı görmek... İşte bu 3 davranış, cehennemdedir. Bunlar, bir mü’minin ahlakında yer alamaz.
- İnsanların en hayırlısı ahlakı en güzel olanıdır.
- Kişinin kendi türünün üyelerinin başka türlerin üyelerine kıyasla özel ahlaksal değer hak ettikleri duygusu eski ve derindir. Savaş zamanı dışında, insan öldürmek genelde işlenebilecek en ciddi suçtur. Bizim kültürümüzde daha da şiddetle yasaklanmış bir tek şey var; o da insan yemek (ölmüş bile olsalar). Bununla birlikte, başka türlerin üyelerini yemekten hoşlanıyoruz. Birçoğumuz, canilere bile ölüm cezası uygulanması düşüncesinden iğrenirler; Öte yandan da, ılımlı 'hayvan zararlılarının' yargılanmaksızın vurulmasını neşeyle desteklerler. Aslında, diğer zararsız türlerin üyelerini zevk ve eğlence için öldürürüz. İnsansı duyguları bir amipten daha fazla olmayan bir insan dölütü, yetişkin bir şempanzeye gösterilenden çok daha ileri bir saygı ve koruma altındadır. Yine de, şempanzenin duyguları vardır, düşünür ve -son deneysel kanıtlara göre- bir çeşit insan dilini öğrenebilir. Dölüt ise kendi türümüze aittir ve bu nedenle anında özel hak ve ayrıcalıklarla donatılır.[8]
- Ben, evrim tabanında bir ahlak savunmuyorum. Ben, şeylerin nasıl evrildiklerini söylüyorum. İnsanlığın ahlaksal olarak nasıl olması gerektiğini söylemiyorum.[9]
- Eğer ben kendim için değilsem, kim olacaktır benim için? Ve eğer ben sadece kendim için isem, o halde ben kimim? Ve şimdi değilse, ne zaman?[10]
- Taş’ın ahlakı yok. Hareket etmiyor. Faşizm ahlaksızlık’tır; hareketsizlik peşinde koşuyor. Faşizm, tarihin kaydettiği önceki dikta uygulamalarından, korkudan kaynaklanmasıyla ayrılıyor. Faşizmin terörü, kendisi terörize olmuş bir sınıfın, acımasızlık uygulamasıdır; faşizm, kendi içinde çelişkilerini erteleyerek hızını arttırmış bir iktidarın, iktidarını sallamış olanların hareketsizliğe boğma girişimi oluyor. Korkunun hareketsizliği doğurması en çok faşizmde var. Hain, korkak’tan çıkıyor; faşizm bir iç ihanet oluyor. Faşizm, egemen sınıfın kendi içinde ve birbirine karşı ihanetine dayanıyor.
- Ahlakın silicisi korkudur. [...] Açlık korkusu, işsizlik korkusu, hapis korkusu, savaş korkusu ve giderek ölüm korkusu hep bir ahlak silicisi işlevini üstleniyorlar. [...] İnsanımız çözülmeye yüz tuttu. 1970 yıllarının ikinci yarısında bir kuantum fizikçisinin objesi görünümündeydi; hareketliliğinden çıkan büyük enerjiyi iktidar perspektifine aktaramıyordu. Ölüm, işsizlik, hapis ve idam; bellekleri ve varolan ahlakı silici işlevini görüyordu.
Kaynakça
[değiştir]- ↑ Arthur Schopenhauer, The Basis of Morality
- ↑ Bedia Akarsu, Ahlak Öğretileri, s. 116
- ↑ Gary L. Francione, Hayvan Haklarına Giriş - Çocuğunuz mu Köpeğiniz mi?, s.302
- ↑ Immanuel Kant, Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi, Çeviri: Ioanna Kuçuradi, Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları, 1995, 2. Baskı, s. 65
- ↑ Jared Diamond, Üçüncü Şempanze: İnsan Türünün Evrimi ve Geleceği, Alfa Yay., s.342
- ↑ Doğu Batı, Mehmet Ali Kılıçbay, Economica’nın Dublörü Etika, s. 95
- ↑ drstevebest.wordpress.com
- ↑ Richard Dawkins, Gen Bencildir
- ↑ Richard Dawkins, Gen Bencildir, 1976, s. 15
- ↑ Rabbi Hillel ve Şemmai Talmudu
- ↑ Voltaire, Felsefe Sözlüğü, cilt I. s. 496
Kişiler | Atasözleri | Konular | Kitaplar | Hayali karakterler | Filmler | Diyaloglar | Belgeler | Duvar yazıları | Mesajlar | Gaflar | Sloganlar