[go: up one dir, main page]

İçeriğe atla

Marksizm

Vikipedi, özgür ansiklopedi
Karl Marx

Marksizm, özgün bir siyasal felsefe akımı, tarihin diyalektik materyalist bir yorumuna dayanan ekonomik ve toplumsal bir dünya görüşü, kapitalizmin Marksist açıdan çözümlenmesi, bir toplumsal değişim teorisi, Karl Marx'ın ve Friedrich Engels'in çalışmalarından çıkarılan, insanın özgürleşmesiyle ilgili bir düşünce sistemidir.

Marksizm bir öğreti olarak siyasal, ekonomik ve felsefi bir bütünlük içerir. Marksizm, ideolojik alanda esas olarak sınıflar savaşımı teorisini ortaya atan ve bu savaşımın zorunlu sonucu olarak proletarya diktatörlüğüne ve oradan da toplumsal eşitlik ve özgürlük dünyası komünizme varılacağını öngören bir öğreti olarak tanımlanır.

Karl Marx ve Friedrich Engels

[değiştir | kaynağı değiştir]
Marx, ailesi ve Engels
19 Haziran 1848 tarihli Neue Rheinische Zeitung
1848 tarihli Komünist Manifesto

Marksizme adını veren Karl Marx, döneminin en öne çıkan filozof, siyasetçi, ekonomist ve devrimcilerindendir. İşçi sınıfının sömürülmesinin mekanizmalarının ve üretim süreçlerine yabancılaşmasını incelemiş, kapitalist üretim ilişkilerini araştırarak tarihsel materyalizmin temellerini atmıştır. İnsanlık tarihini sınıf savaşımı açısından analiz etmiş, bu fikirlerini 1848 yılında kaleme aldığı Komünist Manifesto'da dile getirmiştir: "Şimdiye kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadeleleri tarihidir.[1]

Marx'ın teorik çalışmalarında kendine en büyük yardımı yine kendi gibi Alman bir filozof olan Friedrich Engels yapmıştır. 1844 yılında bir araya gelen ikili aynı siyasi fikirleri benimsediklerini görerek Marx'ın 1883 yılındaki ölümüne kadar beraber çalışacak ve çok sayıda ortak esere imza atacaklardır.

1848 yılında Komünist Manifesto'nun yayınlanmasının ardından Belçika'dan sınırdışı edilen ikili Köln'e geçerek burada Neue Rheinische Zeitung adlı radikal sol gazeteyi çıkartmaya başlar. 1849 yılında buradan da ayrılmak zorunda kalan ikili Londra'ya geçer.

Siyasi ve yazın alanındaki faaliyetlerini Birleşik Krallık'ta sürdürürler. 1883 yılında Marx'ın ölümü üzerine Engels, Marx'ın yazmış olduğu eserlerin editörlüğü ve çevirmenliğini yapmak durumunda kalır. Bu dönemde kendi de başta Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni olmak üzere çeşitli eserler kaleme alır.

Marksizm, 19. yüzyılda kendi açılarından zirveye ulaşmış olan üç düşünsel kaynaktan beslenmiştir: İngiliz ekonomi-politiği, Alman felsefesi ve Fransız ütopik sosyalizmi. Bu üç bileşen, Marx ve Engels tarafından yoğun bir entelektüel ve siyasal eleştiriden geçirilerek eşit ve özgür bir insanlık ütopyasının yaşama geçirilmesinin teorisi ve pratiği olarak Marksizm'de erimiş ve dönüştürülmüştür.

Marksizm fikirleri Avrupa kıtasındaki 1848 Devrimleriyle ayaklanan işçi sınıfı hareketinin içine doğar. Özellikle aydınlar, düşünürler ve siyasetçiler arasında bilinir hale gelse de emekçiler arasında geniş bir etkiye derhal sahip olmaz. Birinci Enternasyonal örgütlenmesiyle bilinir hale gelen Marksizm, Paris Komünü gibi ayaklanmaları etkilese de belirleyici ideoloji olmayacaktır. Kısa ömürlü de olsa Paris Komünü deneyimini selamlayan Marx ve Engels yaptıkları eleştirilerle süreci değerlendirerek bu deneyimi işçi sınıfının ilk özgün devrimci hükûmeti olarak tanımlamışlardır. Bu değerlendimeler Marksizmdeki proletarya diktatörlüğü ile bütünleşiktir.

Bu dönemde Rus İmparatorluğunda yaşanan Şubat Devrimi ile çarlık rejiminin devrilmesi ve sonrasında Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi içindeki Lenin önderliğindeki Bolşeviklerin Ekim Devrimi ile iktidarı almalarıyla yeni bir ayrım yaşanır. Bolşevikler özellikle I. Dünya Savaşı sırasında sosyal demokrat partilerin işçi sınıfı siyaseti aleyhine olacak şekilde ulusal burjuvaziyle ittifak yapmasını eleştirir. Bu yüzden II. Enternasyonal yerine artık III. Enternasyonalin gündemde olduğu belirtilerek bu yönde örgütlenme yapılır.

Marksizm-Leninizm bu dönemlerde sık sık gündemde olacak, yaşanan yeni altüst oluşlarda temel referans noktası haline gelecektir. II. Dünya Savaşı'nın ardından Doğu Avrupa ülkelerinde kurulan sosyalist rejimler, Çin Devrimi'nin 1949 yılında başarıya ulaşması ve 1959 yılındaki Küba Devrimi ile Fidel Castro önderliğinde iktidarı ele geçiren 26 Temmuz Hareketi sayesinde marksizmden etkilenen siyasi hareketlerin çeşitli ülkelerde başa geçtiği görülür.

Sovyetler Birliği'nin dağılması ve Doğu Blokunun çözülmesiyle beraber marksist ideolojinin yenildiği ve tarihin bu anlamda sonu geldiği iddia edilmiştir.[2] Buna rağmen özellikle marksist eğilimli Küba hükûmetinin ideolojik etkisinden etkilenerek Latin Amerika'da birbirinin ardı sıra iktidara gelen marksist eğilimli iktidarların sayısı artmıştır.[3]

Diyalektik ve Tarihsel Materyalizm

[değiştir | kaynağı değiştir]

Metodolojik açıdan Marksizmin bir tanımı da, aynı zamanda Marksist felsefi düşüncenin tanımlamasını da veren ve bilimsel bir yöntem olarak sunulan diyalektik materyalizmdir. Marx diyalektiği Hegel'den almış, onu materyalizm temeline oturtmuş ve kendi ifadesiyle, Hegel'in başaşağı duran yöntemini ayakları üzerine doğrultmuştur. Diyalektik materyalizm bu bileşimin bir ürünüdür. Marx, Feuerbach'ın materyalizmini eleştirmiş ve Feuerbach, dinsel özü, insan özüne indirger. Ama insan özü, tek tek bireyin doğasında bulunan bir soyutlama değildir. Bu öz aslında toplumsal ilişkiler bütünüdür demiştir. Diyalektik materyalizmin toplumsal-tarihsel alana uyarlanmasıyla da ortaya yeni bir paradigma "tarihsel materyalizm" çıkmıştır. Birçok sosyal bilimci çalışmalarını bu paradigma temelinde yapılandırmıştır.

Diyalektik ve tarihsel materyalizm sayesinde, insanlık tarihinin başlangıcından itibaren açıklanması ve özellikle sınıflı toplumun kuruluşu, ilkel komünal toplumdan komünizme gelişmesi ve varacağı aşamaların maddi toplumsal yapıdan çıkarılması amacıyla çalışmalar yapılmıştır. Bu toplumsal-tarihsel gelişme temelde maddi bir süreçtir, yani her tür iradeden bağımsız olarak, kendi iç yasaları gereği bu süreç ilerlemektedir. Bununla birlikte Marksizm'de iradenin yadsındığı söylenemez, aksine belirgin bir sekilde iradeye yer verilir. Bu irade bireylerin ya da belirli bir grubun iradesi değil, işçi sınıfının iradesidir. Burada Marx'ın teorisi, toplumsal maddi koşullar ile işçi sınıfının iradesinin çakışmakta olduğunu öne sürer. Bu şekilde Marx, kapitalist toplumsal yapının çözümlemesine, maddi çelişkilerinin ortaya konulmasına ve bunların değiştirilmesinin yöntemlerinin bulunmasına yönelir. Çünkü, Marksizmin düsturlarından ilki, aslolanın dünyayı anlamak değil onu değiştirmek olduğudur.

Tarihi materyalist bakış açısıyla inceleyen teoride toplumun gelişmesinin tarihçesi ve dinamikleri insanların toplumsal yapı içindeki üretim ilişkileriyle birlikte anlaşılmaya çalışılır. Toplumdaki ekonomik altyapı toplumsal sınıfları, siyasi yapıları ve ideolojileri belirler. buna göre altyapı olarak değerlendirilen üretim güçleri, üretim ilişkileri, toplumsal iş bölümü ve mülkiyet ilişkiler üstyapı olarak adlandırılan kültürü, ideolojiyi, siyasi kurumları ve toplumsal yönetim biçimini belirler.[4] Marx bu sosyo-ekonomik çelişkilerin kendini aşağıdaki toplumsal yapılar şeklinde gerçekleştirdiği ve gerçekleştireceğini öngörür:

  1. İlkel komünizm: Kabile topluluklarının birlikte yaşayışı
  2. Köleci toplum: Kabileler gelişerek şehir devletlerini oluşturur, aristokrasinin doğuşu
  3. Feodalizm: Aristokrasi iktidarı, tüccarlar kapitalistlere evrilir
  4. Kapitalizm: İktidarda kapitalistler vardır, üretim emeğini kiralamak durumundaki proletarya tarafından gerçekleştirilir
  5. Sosyalizm: Sınıf bilinci kazanan işçiler devrimle iktidarı alır ve üretim araçlarını kamulaştırır
  6. Komünizm: Sınıfsız ve devletsiz toplum, tüm dünyada sosyalist iktidarların başa gelmesi sonucu oluşur

Kapitalizmin Eleştirisi

[değiştir | kaynağı değiştir]

Bir kişi tüketeceğinden fazlasının üretiminde emek gücünü harcadığı durumlarda sömürülmektedir. Sömürü mekanizması artı değerin oluşmasıyla doğrudan ilişkilidir. Sömürü, sınıflı her toplumun ortak bir özelliği olagelmiştir. Toplumsal alanda bir sınıfın iktidarı ve dolayısıyla üretim araçlarının mülkiyetini elinde bulundurması diğer sınıfları sömürebilmesinin olanağını sağlar. Kapitalizmde emek-değer teorisine göre bir metanın değeri onun üretilmesi için gerekli emek süresindedir. Bu koşullarda işçi tarafından üretilen değer ile emeği karşılığında aldığı değer arasındaki farkı oluşturan artı değer kapitalist sömürünün temelidir.

Kapitalizm öncesi ekonomik modellerde işçinin sömürüsü fiziksel zor kullanılarak sağlanırdı. Kapitalist üretim tarzında aynı sonuç farklı şekilde sağlanır. İşçi, üretim araçlarının mülkiyetine sahip olmadığından aç kalmamak için kapitalist sömürü ilişkileri içinde çalışmak zorundadır. Gönüllü gibi görünen bu emek sürecine katılım, kapitalistler tarafından bir özgürlük olarak adlandırılsa da işçi çalışmak veya açlıktan ölmek arasında seçim yapmak durumundadır.

Marksizm ayrıca kapitalist üretim biçimi yüzünden yaşanan yabancılaşma sürecine de dikkat çeker. Üretim araçlarıyla olan ilişkilerine göre sosyal sınıfların aşağıdaki şekilde gerçekleştiğini belirtir:

  1. Proletarya: Emek güçlerini satan kişilerden oluşur, kapitalist üretim biçiminde üretim araçlarına sahip değildirler. Kapitalist üretim biçimi içinde proletarya eline geçen ücretten daha çok değer ürettiği için sömürülmektedir.
  2. Burjuvazi: Üretim araçlarına sahip sınıftır. Proletaryanın emek gücünü satın alarak onu sömürecek koşullarda çalıştırır. Küçük burjuvazi olarak adlandırılan bir alt sınıfı da bünyesinde barındırır.
    Küçük burjuvazi: İşçi çalıştırmasına rağmen kendi de çalışan kişilerden oluşur. Marksizm üretim araçlarının gelişmesiyle birlikte bu ara sınıfın eriyerek proletaryaya dahil olacağını öngörür.
  3. Lümpen proletarya: Ekonomik üretime katkıda bulunmayan ve para karşılığı farklı işleri yapmaya hazır olan suçlular, dilenciler, serseriler vb bu gruba dahil edilir.
  4. Toprak ağalığı: Kapitalizm döneminde de hâlâ güç ve servet sahibi olan tarımsal üretimde söz sahibi sınıf.
  5. Köylülük: Tarım alanında faaliyet gösteren dağınık bir sınıf, tarihsel olarak çoğunluğu proletaryanın saflarına geçerken bir kısmı toprak ağası olabilmektedir.

Marksizm işçilerin sınıf bilincine sahip olmaksızın sınıfları ve toplumları için tarihsel bir mücadele başlatamayacaklarına vurgu yapar.

Devrim ve Sosyalizm

[değiştir | kaynağı değiştir]

Marksizm insanlık tarihinin ilerleyişi gereğince kapitalizmden sosyalizme geçişi kaçınılmaz olarak nitelendirir.

Marksizm ve siyaset

[değiştir | kaynağı değiştir]

Marx'ın ölümünden sonra teorik arka planını Marksizme dayandıran çok farklı özneler çok farklı siyasi hatları takip etmiştir. Marksistler arasındaki ilk büyük ayrım sosyalizme geçiş sürecine dair yaşanmıştır. Sosyal demokrasi bu sürecin reformlarla burjuva parlamenterizmi dahilinde olacağını öne sürerken komünistler sosyalizme geçişin devrim sayesinde olacağını iddia etmişlerdir. Kopuş I.Dünya Savaşı başlangıcında kendi ulusal burjuva hükûmetlerini destekleme kararı alan II. Enternasyonalin dağılmasıyla kesinleşmiştir. Ekim Devriminin başarısının ardından Bolşevikler III. Enternasyonalin kurulduğunu ilan etmişlerdir.

1917 yılında Rus İmparatorluğunda Ekim Devrimi ile iktidarı alan Bolşevikler, Marksist teorideki proletarya iktidarının pratiğe geçirilmesi alanında ilk büyük ölçekli deneme olur. Yeni hükûmet sürmekte olan I. Dünya Savaşının yanı sıra karşı-devrimci ayaklanmalar, iç savaş ve yabancı askeri müdahaleye maruz kalır. Bu olumsuz durum karşısında Bolşevik lider Lenin sosyalizmin zaferinin çok sayıda farklı ülkedeki işçilerin ortak mücadelesiyle ancak kurulabileceğini belirterek devrimin hızla yayılması gerektiğini vurgular. Ekim Devrimi, zaferi izleyen yıllarda dünya çapında devrimci bir dalga yaratmayı başarsa da beklenenin aksine Batı Avrupa sanayileşmiş kapitalist ülkelerinde işçiler iktidarı alamaz. Özellikle Alman Devrimi komünistlerin kanlı bir şekilde bastırılmasıyla sonuçlanınca ve Sovyet-Polonya Savaşındaki başarısızlığın ardından Sovyetler Birliği yalnız kalmıştır. Bu dönemde ülkede önce Savaş Komünizmi sonra Yeni Ekonomi Politikası uygulanacaktır. Uluslararası siyasi ortamın giderek yeni bir dünya savaşına gitmeye başladığı dönemde ülke her ne pahasına olursa olsun sanayileşme hamlesine girişmiştir.[5]

Çin'de kurulmuş olan ulusalcı Kuomintang partisindeki Marksist üyeler Çin Komünist Partisine karşıydılar. Sun Yat-sen'in ölümünden sonra partinin başına geçen Çan Kay Şek döneminde ayrılık komünistlerin katledilmesine kadar vardırılacaktır. Çin Devriminin ardından Kuomintang Tayvan'a kaçacaktır.

II. Dünya Savaşı'nın ardından Nazi Almanyasının işgal ettiği ülkeleri özgürleştiren Kızılordu bu ülkelerde Sovyet yanlısı sosyalizan rejimlerin iktidara gelmesini sağlamıştır. Bunun haricinde Sovyetler Birliğinin askeri varlığından bağımsız bir şekilde iktidarı alabilmiş marksist eğilimli partiler Çin, Yugoslavya, Vietnam, Güney Yemen, Etiyopya ve Küba gibi ülkelerde iktidarı alacaktır. Aynı ideolojiye bağlı olsalar da bu ülkeler arasında siyasi ayrılıklar yaşanmıştır.[6]

1991 yılında Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından ortaya çıkan Rusya artık kendini marksist bir rejim olarak tanımlamamaktadır. Özellikle Soğuk Savaşın sona ermesiyle beraber marksizm ideolojik olarak varlığını sürdürse de küresel anlamda etkin bir konumda bulunmamaktadır.

Sosyal demokrasi

[değiştir | kaynağı değiştir]

Sosyal demokrasi 19. yüzyılın sonuyla 20. yüzyılın başında ortaya çıkan siyasi bir akımdır. Bu dönemde çoğunluğu sosyalist devrimci ve Marksistlerden oluşan gruplar hem sosyalizm mücadelesi veriyor hem de bulundukları ülkelerde demokrasinin geliştirilmesi için çalışıyorlardı. Sosyal demokratların geleneksel olarak ayrılmasına sebebiyet veren görüş farklılığı sosyalizmin sınıf savaşımı, devrim ve proletarya diktatörlüğüyle gerçekleşebileceğini reddetmeleridir. Günümüzdeki sosyal demokrasi akımı sosyalizmin devrim değil evrim yoluyla elde edileceğini ileri sürerler. Bu tutum akımın özellikle komünistlerce kapitalizm içi reformist bir hareket olarak tanımlanarak eleştirilmesiyle karşılaşır. Sosyal demokratlar ve komünistler farklılıklarına rağmen I. Dünya Savaşına kadar II. Enternasyonal örgütü içinde bir arada yer almışlardır. Ancak sosyal-demokratlar kendi ulusal burjuva hükûmetlerini savaş sırasında destekleme kararı aldıklarında komünistler tarafından işçi sınıfına ihanet etmekle suçlanmışlardır. Ekim Devriminden sonra reform yanlısı sosyal demokratlar sosyal-demokrat ismini korurlarken, devrimci sosyalistler kendilerine komünist demeye başlar. Bu dönemde III. Enternasyonal kurulacaktır. Özellikle Batı Avrupada 20. yüzyılın ortalarından sonra ortaya çıkan Avro komünizm akımına uyan bazı komünist partiler de sınıf savaşımını bıraktıklarını açıklamışlardır.[7]

Sosyalist terimi günümüzde birbirinden farklı ideolojiler için kullanılmaktadır. Sosyal demokratlardan temelde farklı olmasalar da daha sol tarafta yer alan demokratik sosyalistlerle geleneksel Marksist-Leninistler de bu şekilde çağrılabilmektedir. Marksist-Leninistler şimdiye kadar hep tek parti rejimi olarak gerçekleşmiş olan sosyalist devlet kurulmasını savunurken, demokratik sosyalistler sosyal reformlarla gelişmeyi savunur. Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından kendini sosyalist olarak tanımlayan ülke sayısında düşüş gözlenmiştir, günümüzde Kuzey Kore, Laos, Vietnam, Nepal, Küba ve Çin iktidarda sosyalistlerin oldukları ülkelerdir.

Ancak buna rağmen bir partinin veya hükûmetin kendini sosyalist olarak adlandırmasıyla uyguladığı ekonomik veya sosyal politikaların farklı olmasını dışlamamaktadır. Kendisini sosyalist olarak tanımlayan Çin Halk Cumhuriyeti Hükûmeti geniş bir özel sektörün ülkede gelişmesine izin vermekte, böylece üretim araçlarının kamu mülkiyetinde olmasını içeren sosyalist ideallere karşı gelmektedir.

Marksizme ideolojik olarak bağlı olduklarını ilan eden çok sayıda devlet ya bir komünist partinin tek başına veya çok sayıda farklı grubun bir çatı altında bulunduğu komünist bir partide iktidarda olmuştur. Hükûmetteki komünistlerin varlığından dolayı bu ülkelere komünist devletler dense de komünizm tanımı dünya çapındaki sınıfsız toplumu tanımladığı için yanlıştır. Bu ülkeler sosyalisttir ve komünist devlet kendi içinde bir oksimorondur.

Komünist hükûmetler tarihsel olarak bazı karakteristik uygulamalarla anılırlar. Bunlar arasında planlı ekonomi, sanayileşme, üretim araçlarının kamulaştırılması, toprak reformu sayılabilir. Çoğu uygulamada merkezi bir devlet yapısı ile birlikte başında komünist partinin bulunduğu idari yapı dikkat çekicidir.

Marksizm-Leninizm

[değiştir | kaynağı değiştir]

Marksizm-Leninizm, Leninizm olarak da adlandırılan, Lenin tarafından Marksizm'in geliştirilmesine verilen isimdir. Siyasi alanda farklı hatta birbirinin karşıtı özneler Marksist-Leninist olduklarını öne sürebilirler. Genel olarak içeriğinde öne çıkan yanlar kapitalizmin bir devrim sonunda devrilmesi, proletarya diktatörlüğünün kurulması, öncü komünist parti önderliğinde sosyalizm yolunda ilerlenmesidir. Leninizm, kapitalizmin ancak devrimle devrilebileceğini öne sürerek evrimci reform çabalarını mahkûm eder. Leninizm'e bağlı bir öncü partinin temel amacı proletaryaya sınıfı bilincinin taşınmasıdır. Sınıf ve tarih bilincine sahip işçi sınıfı örgütlenecek ve siyasi iktidara el koyacaktır. Devrimin ardından iktidardaki işçi sınıfı kendi diktatörlüğünü kurarak sosyalizmi kurmaya girişecektir.

Troçkizm, Troçki tarafından Marksizmden esinlenerek geliştirilen bir ideolojidir. Troçki kendini Bolşevik-Leninist olarak tanımlar,[8] geleneksel Marksist olarak görür. [kaynak belirtilmeli] Siyasi alanda Troçki'nin fikirleri özellikle Stalin'den tamamen ayrılır. Troçkizmin öne çıkan farkı sürekli devrime olan vurgudur. Troçki, burjuva demokratik devrimlerini tamamlanmamış ülkelerde gerçekleşecek proletarya devrimlerinin kapitalist ülkelerle çevrili bir durumda ayakta kalamayacağını, ayakta kalabilmesi için özellikle gelişkin işçi sınıfına sahip sanayileşmiş ülkelerde sosyalist devrimlerin gerçekleşmesi gerektiğini savunur.[9]

Maoizm, Çin Komünist Partisi lideri Mao Zedong tarafından Marksizm-Leninizmi geliştirdiği öne sürülen öğretilerdir. Çin Komünist Partisi tarafından Maoizm tanımlamasının yerine Mao Zedong Düşüncesi tercih edilmelidir. Bununla birlilte maoizmi benimseyen siyasi partiler genelde Marksist-Leninist tanımlamasını tercih eder. Çin'de Mao Zedong Düşüncesi resmî doktrin olarak benimsenmektedir. Mao, Marksizm-Leninizm kapsamında devrimin öncü güç kaynağı olarak tanımlanan sanayi proletaryasının dışında köylülüğün ihmal edildiğine vurgu yapar. Komünist partinin öncülüğünde kırsal alanda verilen önce halk savaşı teorisi bu şekilde geliştirilir. Mao, özellikle ülkenin çoğunluğunu köylülerin oluşturduğu durumlarda sosyalizmin ilk evrelerinde bu stratejinin geçerli olduğunu savunmuştur. Diğer marksist ideolojilerin tersine maoizm, askeri doktrini de içerecek şekildedir.

Marksizm-Leninizm

[değiştir | kaynağı değiştir]

Dünya siyasi hayatına yaptığı etki bakımından Marksizm içindeki en büyük akımların başında gelir. Genellikle Bolşevizm olarak da tanımlanan akımın siyasi özneler ele alındığında dünya ölçeğinde büyük etkisi olduğu görülebilir. Bu terim Sovyetler Birliği Komünist Partisi tarafından Lenin'in Marksizmin üzerine yaptığı ideolojik geliştirmeleri tanımlamak için kullanılmıştır. Lenin'in düşüncelerini savunanlar yapılan geliştirmelerin Marksizmin asıl teorik temeline sadık kalınarak emperyalizm dönemini uygun hale getirilmesi olduğunu savunurlar:

Leninizm emperyalizm koşullarında gelişmiş ve tanımlanmıştır, bu dönemde kapitalizmin çelişkileri olağanüstü gelişmiş, proletarya devrimi acil ve pratik bir sorun haline gelmiştir, işçi sınıfının devrime hazırlandığı eski dönemin sonuna gelinmiş ve kapitalizme doğrudan saldırı dönemine girilmiştir.

Stalin[10]

Leninist emperyalizm tanımının stratejik bir çıkarsaması da sanayileşmiş ülkelerdeki işçi sınfının aynı ülkelerin deniz aşırı sömürgelerinde boyunduruk altında bulunan ve bağımsızlık mücadelesi veren halklarla dayanışma gereğinin önemine vurgu yapmasıdır.

Avrokomünizm veya Avrupa komünizmi, 1970'li yıllarda İtalyan Komünist Partisi ve İspanyol Komünist Partisi başta olmak üzere bazı Batı Avrupa komünist partilerinde ortaya çıkan bir anlayıştır. Sovyet geleneğinden farklı bir hat izlemek isteyen Santiago Carrillo tarafından formüle edilmiştir. İtalya'da ise teorik olarak Antonio Gramsci'ye dayandırılmak istenmiştir. Buna göre proletarya diktatörlüğü fikri reddedilmiş, geleneksel Marksist-Leninist esaslardan vazgeçilmiştir. Özellikle Arnavutluk Emek Partisi lideri Enver Hoca tarafından eleştirilen siyasetin temeli Nikita Kruşçev'in barış içinde bir arada yaşama siyasetine dayandırılır.[11]

Revizyonizm karşıtlığı

[değiştir | kaynağı değiştir]

Marksist-Leninistler arasında özellikle Kruşçev politikalarını kabul etmeyen siyasi partiler de bulunmaktadır.[12] Bu politikalar revizyon olarak adlandırıldığı için bu siyasetin karşıtlığı da revizyonizm karşıtlığı olarak değerlendirilmektedir. Çin Halk Cumhuriyeti ile birlikte Sovyetler Birliğini revizyonist olarak tanımlayan Arnavutluk ise Üç Dünya Teorisinin üzerine Maoizmden uzaklaşmıştır.

Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkez Komitesinden ve sonrasında ülkeden uzaklaştırılan Lev Troçki, iktidardaki yönetimi dejenere bürokratik bir kast olarak tanımladıktan sonra alaşağı edilmesini savunur duruma gelecektir. Aynı bakış açısı Marksist-Leninist yönelimli sosyalist yönetimlerin iktidarda oldukları ülkelere karşı da geliştirilmiştir.

Anarşist-Komünizm

[değiştir | kaynağı değiştir]

Komünizmin ancak otorite ve mülkün ortadan kaldırılmasıyla geleceğine inanan görüştür. Anarşizmin devlet karşıtlığıyla komünal anlayışı birleştirir. İspanya darbesiyle Katalonya'da 3 yıl sürmüş anarko-komünist bir ülke kurulmuştur.

Marksizm tüm siyasi akımlar tarafından çeşitli şekilde eleştirilmiştir. Sosyal-demokratlar sosyalizme proletarya devrimi sonucunda ulaşılabileceğini kabul etmezken, anarşistler sosyalizmde devlet aygıtının varlığını korumasını reddederler. Siyasi olarak solda olmayan akımların Marksizme yönelik eleştirileri daha çok sosyalizme karşı olarak değerlendirilebilir. Marksizmin ekonomik alandaki dayanaklarının eleştirilmesine ek olarak özellikle Frankfurt Okulu tarafından geliştirilen sosyal, toplumsal, siyasi eleştiriler de bulunmaktadır.

  1. ^ Karl Marx, Friedrich Engels,Komünist Parti Manifestosu NK Yayınları İstanbul 2003 3.Baskı Almancadan çeviren: Erkin Özalp s.11
  2. ^ Bakınız Francis Fukuyama'nın Tarihin Sonu ve Son İnsan adlı eseri
  3. ^ Bunlar arasında Simón Bolívar'a ithafen Bolivarcı Devrim sürecinde olduğu belirtilen Hugo Chavezli Venezuela, Daniel Ortegalı Nikaragua, Evo Moralesli Bolivya, Rafael Correalı Ekvador sayılabilir
  4. ^ [1]Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı adlı eserin giriş kısmı 20 Nisan 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (İngilizce) 8 Aralık 2011 tarihinde erişilmiştir
  5. ^ Bu döneme dair değerlendirmede bulunan Troçki ve taraftarları Stalin tarafından uygulamaya konuan Tek ülkede sosyalizm siyasetinin yanlış olduğunu ve ülkede artık işçi sınıfının iktidarda olmadığını iddia ederler
  6. ^ Bakınız Çin-Sovyet ayrılığı, Tito–Stalin ayrılığı
  7. ^ Bakınız İspanyol Komünist Partisi ve İtalyan Komünist Partisi
  8. ^ Lev Troçki (15 Temmuz 1933). "To Build Communist Parties and an International Anew" (İngilizce). Dördüncü Enternasyonal (1943 tarihinde yayınlandı). 30 Mart 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Nisan 2021. 
  9. ^ Bu bağlamda Troçki, Sovyetler Birliğinde iktidarın işçi sınıfında değil dejenere bir bürokraside olduğunu iddia eder
  10. ^ Leninizmin Temelleri 14 Aralık 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (İngilizce) 15 Aralık 2011 tarihinde erişilmiştir
  11. ^ Enver Hoca, Eurocommunism is anti-communism 8 Nentori Publishing House, Tiran 1980 s.252
  12. ^ Sovyetler Birliği Dışişleri Bakanlığı yapmış olan Vyaçeslav Molotov Kruşçev tarafından tasfiye edildikten sonra izlenen siyasi politikayı şiddetle eleştirmiştir

Ayrıca bakınız

[değiştir | kaynağı değiştir]

Dış bağlantılar

[değiştir | kaynağı değiştir]