[go: up one dir, main page]

Umur Bey ya da tam sanıyla Aydınoğlu Gazi Umur Bey (ö. 1348), Aydınoğulları Beyliği’nin ikinci ve en ünlü beyidir.

Mehmed Beyoğlu Umur Bey[1]
Aydınoğlu Beyi
Mersin Deniz Müzesi’nde bulunan Umur Bey büstü
2. Aydınoğulları Beyi
Hüküm süresiOcak 1334 – Mart 1348
Önce gelenMübârizeddin Gazi Mehmed Bey
Sonra gelenMehmedoğlu Hızır Bey
Doğum1309-1310
Birgi, Ödemiş, İzmir
ÖlümMart 1348 (38-39 yaşında)
İzmir
DefinBirgi, Ödemiş, İzmir
BabasıMübârizeddin Gazi Mehmed Bey
Diniİslam
Umur Bey'in Birgi, Ödemiş'teki heykeli.

Denizci olarak büyük şöhret kazanmış bir Türk askeri ve devlet adamıdır. Şair ve tarihçi Enverî tarafından "Düstûr-Nâme” adlı eserde hayatı destanlaştırılmış bir şekilde anlatılır.

Yaşamı

değiştir

1309 yılında Leşkeri-eli’nde (Aydınoğlu topraklarında) dünyaya geldi. Aydınoğulları Beyliği’nin kurucusu Aydınoğlu Mehmet Bey’in beş oğlundan ikincisidir. İsmi “işler, yükümlülükler, görevler“ anlamına gelir. İslami lakabı; “Dinin güzelliği” anlamına gelen “Bahaüddün”’dür.

Genç yaşta İzmir valiliğine atandı ve babasının Ayasuluk’ta (bugünkü Selçuk) kurduğu donanma ile korsanlık yaparak ün kazandı.[2] Sakız Adası, Bozcaada, Eğriboz, Mora Yarımadası ile Rumeli sahillerine akınlar düzenledi. Babasının ölümünden sonra diğer kardeşlerinin de onayıyla 1334 yılında beyliğin başına geçti. Saltanatı, 1348’de ölümüne dek 14 yıl sürdü. Beylik, onun idaresi altında en parlak günlerini yaşadı.

Beyliğinin ilk yılları

değiştir

Umur Bey, 1335 yılında Alaşehir’i (o zamanki adıyla Filadelfiya) kuşatarak aldı.[3] 1336’da Bizans İmparatoru III. Andronikos'un Midilli ve Foça'daki âsi Cenevizliler üzerine donanma ile yaptığı harekâtta Saruhan donanmasıyla beraber Umur Bey de donanmasıyla İmparatora yardım etti. Bu sefer esnasında VI. İoannis (Kantakuzen) ile tanışıp dost oldu.[2] İmparatorun Ceneviz seferindeki yardımına karşılık Umur Bey’e Sakız Adası verildi; o da Alaşehir’den vergi almaktan vazgeçti; böylece Bizans ile dostluk ilişkileri devam etti.[3] Umur Bey, 1337’deki Arnavut isyanının bastırılmasında da Bizans’a yardım etti.

Karadeniz seferi ve gemileri karadan yürütmesi

değiştir

Umur Bey’in, kardeşi Hızır Bey ile birlikte Adalar ve Yunanistan üzerine seferler düzenledikten sonra 1338-1340’ta Karadeniz seferi yaptığı; Kili ve diğer sahilleri vurduğu; bu sefer sırasında 300 gemiden oluşan donanmasını karadan çekerek Mora girişindeki Germe Hisarı’na ulaştıkları; dönüşte de Germe yakınında tekrar karadan geçerek İzmir’e ulaştıkları 1465 tarihli “Düstürname-i Enveri” adlı eserde anlatılmıştır.[4] Bu nedenle Umur Bey’den “gemileri karadan yürüten ilk Türk” olarak bahsedilir.[5] Ancak Bizans kaynaklarında bahsedilmeyen bu olayın bir kurgu olduğu, eserin yazıldığı yıllardaki Osmanlı fetihleri için ideolojik bir kaynak oluşturması için Umur Bey’in bazı gerçek seferlerinin ayrıntılarına dayanarak hayal ürünü bir sefer hikâyesi yaratılmış olduğu da iddia edilmektedir.[4]

Düstürname-i Enveri'ye göre, Umur Bey’in donanması İzmir’den 350 gemi ile yola çıkmış ve on dokuz gündüz-gece yol almış ve yirminci gün karaya ulaşmıştır. Germe'de 50 gemi bırakılıp diğer 300 gemi tahtaları sabun ile kayganlaştırılıp muhtemelen halatlarla çekilerek karadan yürütülmüş ve Karadeniz’e atlatılmıştır. Gazi Umur Bey, İstanbul’da tekfur tarafından misafir edilmiş ve sonrasında Eflak bölgesindeki Kili’ye ulaşmıştır. Orada birçok kaleye akınlar yaparak yüklü bir ganimetle tekrar aynı yoldan geri dönmüştür.[6][7][8] Araştırmacılar arasında konuya dair bir birliktelik mevcut değildir. Gazi Umur Bey’in seferi konusunda tarihçi Mükrimin Halil Yinanç,[9] Paul Lemerle,[10] Erdoğan Merçil[11] Z. Günal Öden,[12] Karadeniz ve Tuna Nehri deltasındaki Kili seferi üzerinde durmuşlardır. Himmet Akın ve Tuncer Baykara ise Tuna Deltası’ndaki Kili ve Yunanistan’ın batısındaki Epir seferlerinin muhtemelen Enverî tarafından birbirine karıştırıldığı veya bu seferlerin anlatımda iç içe geçtiğini ifade etmektedirler.[8] Himmet Akın, Enverî’deki Germe’nin İnebahtı civarındaki Germe olduğunu ve Umur Bey’in daha önce bölgeye yaptığı bir sefer olduğunu ifade etmektedir. Kili seferinin ise 1339-1340’da gerçekleştiğini belirtir.[13] Bununla birlikte, İnebahtı yakınlarındaki Germe tezini, Piri Reis’in aktardığı bilgi ile de desteklemiştir.[14] Tuncer Baykara, 1342 yılı sonlarında gerçekleştiğini ifade ettiği sefer ile ilgili olarak bir boğaz ile ayrılan yerlerde Türklerin kuzeydeki denize kara; güneydekine ise ak dediklerini ifade etmiştir. Hatta Sinop’ta da bu gerçeğin yaşadığını eklemiştir. Buradan hareketle de Türklerin Mora’nın öte yanına Karadeniz demiş olabileceklerini ifade etmiştir. Böylece buradaki Karadeniz ile büyük Karadeniz’in birbirine karıştırıldığını ve iki seferin tafsilatının birbirine geçtiğini belirtmiştir.[15] H. Necati Hatipoğlu da sadece Epir seferi üzerinde durmakta; buna dayanak olarak da Antikçağ’da gemilerin Korinth kıstağında karadan yürütüldüğünü ve nihayetinde burada kazılarla ortaya çıkarılan Diolkos gemi güzergâhının bulunduğunu ifade etmiştir.[16]

Mustafa Daş’a göre Gazi Umur Bey’in gemileri karadan yürüttüğü yerle ilgili iki farklı görüş bulunmaktadır. İlk görüş, Yunanistan ve Mora arasındaki Korinth kıstağından, ikinci görüş ise Ege ve Marmara arasındaki Gelibolu kıstağından gemilerin karadan yürütüldüğünü belirtir. Daş, bu konuda müstakil bir inceleme yapmış ve Enverî’nin Umur Bey’in seferlerini karıştırmadığını belirtmiştir. Enverî’nin iki farklı seferi ayrı ayrı anlatması gerektiğini savunan Daş, 1336-1341 yılları arasında Umur Bey’in Bizans’a müttefik olarak yardım ettiğini ve 1341 yılında Karadeniz ile Tuna Nehri deltasındaki Kili üzerine bir sefer düzenlediğini ifade eder.[17] Mustafa Daş, ayrıca Piri Reis’in bu konuda verdiği bilgiyi Enverî’den bir yansıma olarak değerlendirir ve Piri Reis’in “İhtiyar Hıristiyanlardan şunları işittim[14] ifadesiyle bilginin kendisine aktarıldığını belirttiğini vurgular.[18] Germe terimi, yer adı olarak kullanılmasının yanı sıra duvar ve sur anlamında da kullanılmıştır. Enverî’de de bu terim duvar ve sur anlamında geçmektedir.[19] Bu bağlamda, Gazi Umur Bey’in İzmir’den çıkıp Gelibolu kıstağından gemileri karadan geçirerek Marmara’ya, oradan da Karadeniz’e geçip Kili’ye sefer düzenlemesi daha olası görünmektedir.[20] Ancak bu konu hakkında Enverî dışında çağdaş bir kaynağın bulunmaması, karadan gemi yürütme olayını tartışmalı hale getirmektedir.[19]

Bizans taht mücadelesine müdahalesi

değiştir

1341’de İmparator Andronikos’un ölümü üzerine yerine geçen küçük yaştaki oğlu İoannis tahta oturtulmuş; Umur Bey’in dostu Kantakuzen ise çocuk imparatora vasi tayin edilmişti. Çok geçmeden imparatorlukta taht mücadeleleri başladı ve Dimetoka’da kendisini imparator ilan eden Kantakuzen, Umur Bey’den yardım istedi. 1342 yılında donanması ve ordusu ile Meriç nehri ağzına kadar gelen Umur Bey, mevsim şartları yüzünden İzmir’e geri dönmek zorunda kaldı. Ertesi yıl yeniden Trakya sahillerine geldi; Selanik ve Trakya taraflarını yağmaladı ancak kesin bir sonuç elde edemeden geri döndü.

Haçlı donanması ile mücadelesi

değiştir

Doğu Akdeniz adalarındaki Latinler, Umur Bey’in bu derece güçlenmesinden korkarak Papa VI. Clemens’i bir Haçlı seferi düzenlemeye davet ettiler. Öte yandan Bizans’ın çocuk imparatorunun annesi olan Savoylu Anna, Umur Bey’in yenilmesi halinde Ortodoks ve Latin kiliselerini birleştirmeyi vadetti.[2] Böylece 1344 yılında Papalık, Venedik, Ceneviz, Kıbrıs, Rodos Şövalyeleri’nin gemilerinden oluşan bir Haçlı donanması İzmir’i kuşattı. Umur Bey, bu güç karşısında yenilerek İzmir’in sahil kesimini kaybetti; Türk donanması yakıldı. Yukarı İzmir’e çekilen Umur Bey, Latinlere mütareke teklif etti ve mücadele geçici bir süre durdu.

Donanması yandıktan sonra ganimet elde etmek ve Dimetoka’da zor durumda olan Kantakuzen’e yardım etmek için kara yoluyla Rumeli’ye geçmeyi deneyen Umur Bey, Saruhan Beyliği topraklarından geçmek için Saruhan Bey’den izin aldı. 1345 yılında Çanakkale Boğazı’ndan Rumeli’ye geçti. Bazı savaşlar yaptı ve Kantakuzen’le beraber İstanbul üzerine yürüdü ancak bir sonuç alamadı. Beraberinde gelen Saruhanoğlu Süleyman Bey’in hummadan ölmesi üzerine yukarı İzmir’e geri dönmek zorunda kaldı.[3] Kantakuzen’e Osmanlı Devleti’nin hükümdarı Orhan Bey ile anlaşmasını önerdi.[2]

Döndükten sonra İzmir sahili üzerine saldırılar yapan Umur Bey, Ayasoluk’ta Türk donanmasını yeniden faaliyete geçirdi. Rodos şövalyeleri, bazı imtiyazlar elde etmek şartıyla Sahil İzmir'i, Aydınoğuları'na terk etmek üzere bir anlaşmaya vardılar. Ancak Papa bu anlaşmayı kabul etmeyince Umur Bey 1348'de İzmir Liman Kalesi'ni kuşattı.

Ölümü

değiştir

Umur Bey, İzmir kuşatması sırasında kale surlarına tırmanırken atılan oklarla hayatını kaybetti. Cenazesi, Birgi’de babasının yanına defnedidi. Yerine ağabeyi Hızır Bey geçti.

Umur Bey’in hayat hikayesi, yaptığı fetihler, akınlar, deniz seferleri Osmanlı Devleti’nin Fatih dönemi vakanüvislerinden olan Enverî tarafından 1465’te kaleme alınan “Düsturname-i Enveri”’de ayrıntılarıyla anlatılmıştır.

Yazar, şair ve alimleri koruyan bir devlet adamı olarak tanınan Umur Bey’in Kelile ve Dimne’yi ilk defa Farsça’dan Türkçe’ye çevirttiği bilinir.[21] Ayrıca koruyucu hekimliğe dair bir tıp eseri olan “Tabiatname” Umur Bey adına “Tutmacı” tarafından Farsçadan Oğuz Türkçesine çevrilmiştir.[22]

Kaynakça

değiştir
  1. ^ Emecen, Feridun (2012). "Umur Bey". TDV İslâm Ansiklopedisi. 42. Türkiye Diyanet Vakfı. ss. 156-159. 14 Ocak 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Ocak 2021. 
  2. ^ a b c d "E-tarih.org sitesi, Aydınoğulları Beyliği, Erişim tarihi:14.03.2012". 2 Haziran 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Mart 2012. 
  3. ^ a b c "Enfal.de sitesi, Aydınoğuları Beyliği, Erişim tairhi:14.03.2012". 22 Ocak 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Mart 2012. 
  4. ^ a b "Konstatine Zhukov, Pîrî Reîs'in "Kitâb-ı Bahriye'si Işığında Umur Paşa Destanı, Tarih İncelemeleri Dergisi, Cil 22, Sayı 1, Temmuz 2007" (PDF). 26 Kasım 2015 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Mart 2012. 
  5. ^ "Güner Dokuyucu, Gemileri Karadan Yürüten İlk Türk Umur Bey, Fatih'e İlham Vermişti, Mücadele Gazetesi, 28.02.2012". 2 Mart 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Mart 2012. 
  6. ^ Düstûrnâme-i Enverî, Ancien Fonds Turc, 250: vr.73-74, Düstûrnâme-i Enverî 1928: 43-45, Le Destan d’Umûr Pacha (Düsturname-i Enverî) 1954.
  7. ^ Celep, M. (2017). Düsturname-i Enveri’nin Transkeripti ve Türk Kültür Tarihi Bakımından Değerlendirilmesi (XVIII.Kitap-Aydınoğulları). (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. s. 59-63.
  8. ^ a b Turan, R., Altınkaynak, S. (2023). “İstanbul’un Fethinde Gemilerin Karadan Yürütülmesinin Arka Planı”. Gazi Türkiyat, 32: 1-11.
  9. ^ Yinanç, M. H. (1930). Düstûrnâme-i Enveri Medhal. İstanbul, s.41.
  10. ^ Lemerle, P. (1957). L’Emirat d’Aydın Byzance et l’Occident. Recherches sur “La Geste d’Umur Pacha”. Paris: Presses Universitaires de France. s. 129-143.
  11. ^ Merçil, E. (1991). “Aydınoğulları”. DİA, 4: 240.
  12. ^ GÜNAL ÖDEN, Z. (2002). “Aydınoğulları Beyliği”. Türkler, 6: 793-796.
  13. ^ AKIN, H. (1946). Aydın Oğulları Hakkında Bir Araştırma. İstanbul: Pulhan Matbaası. s. 42-43.
  14. ^ a b “Espire İspiti limanının güneybatısı lodos tarafında Seline Kalesi vardır. Kalenin İnebahtı tarafında Keşişlik Adası vardır. Bu adayı merhum Gazi Umur Bey fethetmiştir. İhtiyar Hıristiyanlardan şunları işittim: Gazi Umur Bey, Atina körfezinden İnebahtı Körfezine kadar altı millik mesafeden gemilerini karadan aşırarak İnebahtı yakınlarında bazı yerleri fethetmiş; sonra gemileri yakarak esirleri karadan sürüp bu tarafa getirmiş vesselâm.” Piri Reis, Kitâb-ı Bahriyye (Denizcilik Kitabı) I. (haz. Yavuz Senemoğlu), Tercüman Yayınları. s. 282.
  15. ^ Baykara, T. (1990). Aydınoğlu Gazi Umur Paşa. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları. s. 68-69.
  16. ^ HATİPOĞLU, H. N. (2005). “Orta Çağda Akdeniz’de Deniz Güçlerinin İncelenmesi Anadolu’da İlk Türk Denizciliği (Umur Bey’in Epir Harekatı)”, Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığı. İstanbul: Deniz Basımevi. 137.
  17. ^ Daş, M. (2013). “Aydınoğlu Umur Bey’in Tartışılan Epir ve Tuna Seferi”. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 79-81.
  18. ^ Daş, M. 2013, s.80
  19. ^ a b Turan, R., Altınkaynak, S. 2023, s.8.
  20. ^ Daş, M. 2013, s.81.
  21. ^ Bu çeviriyi yapan “Kul Mesut”’un 1350 yılında yeğeni İzzeddin Ahmet ile birlikte “Süheyl-ü Nevbahar” adlı mesneviyi kaleme alan “Hoca Mesut” olabileceği düşünülür.
  22. ^ "Memleket Gazetesi, Tabiatname Türkçe'ye çevrildi, 03.12. 2009". 6 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Mart 2012. 
Resmî unvanlar
Önce gelen:
Muharizalsîn Gazi Mehmed Bey
 
Aydınoğulları Beyi

1334-1348
Sonra gelen:
Mehmedoğlu Hızır Bey