Kral, belirli bir ulus ya da bölge üzerinde egemen olan hükümdar.[1]İmparatordan sonraki en yüksek seküler hükümdarlık makamıdır.[1] Dünyanın pek çok bölgesinde karşılaşılan krallık çoğunlukla ebeveynlerden çocuklara geçer. Bununla birlikte Orta Çağ Almanya'sındaki gibi seçimle başa gelen krallar da mevcuttur. Krallık mutlak veya anayasal olabilir. Krallıklar genellikle monarşi şeklindedir ancak antik Sparta'daki gibi iki kralın ortaklaşa yönettiği diarşi şeklinde olduğu da görülür.[1]
Krallar genellikle tanrı ile tebaa arasında bir aracı olarak görülürler. Antik Sümerler gibi bazı toplumlarda tanrının temsilcisi olarak görülürlerdi. Bazı toplumlarda kralın kendisi ilahî kabul edilir ve verimlilik ayinlerinde ana figür olarak kullanılırdı. Genellikle bu ayinlerin sonunda kralın kendisi veya onu temsilen başka bir canlı kurban edilirdi.[1]Antik Mısır kökenli olan bu "krallığın ilahî bir makam olduğu" inanışı Helenistik dönemi şekillendirdi ve sonradan Roma imparatorları tarafından yeniden canlandırıldı. Romanın Hristiyan imparatorları tanrının temsilcisi olarak otoritelerini ondan aldıklarını iddia ettiler.[1] Orta Çağ siyasi teorisinde krallık neredeyse rahiplik ile eşanlamlı olarak görülüyordu ve kralın taç giyme esnasında kutsal bir sıvı ile kutsanması töreni bu dönemde çok önem kazandı. 16-18. yüzyıllarda mutlak monarşiler millî kiliseler kurarak güçlerini artırdılar. 17. yüzyılda önce İngiltere'de, sonrasında bazı diğer monarşilerde krallık anayasal hale getirildi ve monark yetkisini tanrıdan değil, halktan almaya başladı.[1]