II. Mehmed
II. Mehmed Fatih Sultan Mehmed | |||||
---|---|---|---|---|---|
Kayser-i Rûm Ebu'l Feth Fatih | |||||
7. Osmanlı Padişahı Birinci saltanatı | |||||
Hüküm süresi | Ağustos 1444 – Eylül 1446 | ||||
Önce gelen | II. Murad | ||||
Sonra gelen | II. Murad | ||||
İkinci saltanatı | |||||
Hüküm süresi | 3 Şubat 1451 – 3 Mayıs 1481 | ||||
Önce gelen | II. Murad | ||||
Sonra gelen | II. Bayezid | ||||
Doğum | 30 Mart 1432 Edirne, Rumeli Eyaleti, Osmanlı İmparatorluğu | ||||
Ölüm | 3 Mayıs 1481 (49 yaşında) Hünkârçayırı, Gebze, Osmanlı İmparatorluğu | ||||
Defin | 22 Mayıs 1481 Fatih Camii, İstanbul, Türkiye | ||||
Eş(ler)i | Emine Gülbahar Hatun Gülşah Hatun Hatice Hatun Sitti Mükrime Hatun Çiçek Hatun | ||||
Çocuk(lar)ı | II. Bayezid Şehzade Mustafa Cem Sultan Gevherhan Hatun | ||||
| |||||
Hanedan | Osmanlı Hanedanı | ||||
Babası | II. Murad | ||||
Annesi | Hüma Hatun | ||||
Dini | Sünni İslam | ||||
İmza |
II. Mehmed (Osmanlıca: محمد ثانى) veya Fatih Sultan Mehmed (kısaca فاتح Fatih, d. 30 Mart 1432[1] – ö. 3 Mayıs 1481),[2][3] Osmanlı İmparatorluğu'nun 7. padişahıdır. İlk olarak 1444-1446 yılları arasında kısa bir dönem, daha sonra 1451'den 1481 yılında ölümüne kadar 30 yıl boyunca hüküm sürdü. 29 Mayıs 1453'te İstanbul'u fethetti. İslam peygamberi Muhammed'in "Konstantiniyye elbet fetholunacaktır. Onu fethedecek komutan ne güzel komutan, onu fetheden ordu ne güzel ordudur." hadisine nâil olduğu için günümüzde Türkiye'nin ve Müslüman dünyasının bir kesiminde "kahraman" olarak kabul edilmektedir.[4] Osmanlıcanın yanında Yunanca, Latince, İbranice, Arapça ve Farsça olmak üzere beş tane yabancı dil bildiği söylenmektedir.[5][6]
30 Mart 1432 tarihinde Edirne'de doğdu. Babası Sultan II. Murad, annesi ise Hüma Hatun'dur. Küçük yaşta tahsiline ve yetişmesine çok önem verilen Şehzade Mehmed, devrin en üstün âlimlerinden eğitim gördü. 11 yaşına geldiğinde, idari yönden tecrübe kazanması için Manisa sancakbeyliğine tayin edildi. Matematik, geometri, felsefe, hadis, tefsir, fıkıh, kelâm ve tarih alanlarında fevkalade yetişti. 1444 senesinde babası II. Murad, tahtı 12 yaşındaki Mehmed'e devrederek Manisa'ya çekildi. Ancak Osmanlı tahtına küçük yaşta birisinin geçmesi, Avrupa ülkelerini bir kez daha bu ülke topraklarına yöneltti.[7] Bunun üzerine II. Murad, 1446 senesinde tekrar tahta geçti. Fatih, 1451 yılında babasının ölmesi üzerine 19 yaşında tekrar Osmanlı tahtına oturdu. 1460'da Mora Despotluğu'na, 1461'de Trabzon İmparatorluğu'na son verdi. 1473'te, Akkoyunlu Devleti hükümdarı Uzun Hasan'ı Otlukbeli Muharebesi ile yendi. II. Mehmed, döneminde çıkardığı kanunları ''Fatih Kanunnamesi'' adıyla kitaplaştırdı. Bu kanunla birlikte Osmanlı'ya ''kardeş katli yasasını'' getirdi. 1481’de, Anadolu’ya doğru yeni bir sefere çıkan Fatih, yolun başında hastalandı ve 3 Mayıs 1481’de Gebze yakınlarındaki Hünkârçayırı'ndaki ordugâhında 49 yaşındayken öldü. Gut (niksir) hastalığından öldüğü düşünülmekle birlikte zehirlendiği iddiaları da bulunmaktadır. Mezarı İstanbul'un Fatih ilçesindeki Fatih Camii'nde yer almaktadır.
Adlandırmalar
II. Mehmed 1453 yılında, 21 yaşındayken İstanbul'u fethederek Roma İmparatorluğu'nun varisi olan 1058 yıllık Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu'na son verdi ve bu olay bazı tarihçiler tarafından Orta Çağ'ın sonu ve Yeni Çağ'ın başlangıcı olarak kabul edildi.[8] Bu fetihten sonra ''Fethin Babası'' anlamına gelen Ebû'l-Feth (ابو الفتح), daha sonraki dönemlerde ise "Çağ Açan Hükümdar" ve Kayser-i Rûm (قیصر روم, "Roma İmparatoru") unvanları ile anıldı.[9][10] Batı'da Grand Turko ("Büyük Türk")[11][12][13] takma adıyla bilinirken; birçok tarihî kaynaklarda ismi, Mehmed isimli diğer padişahlarınki gibi, peygamber Muhammed şeklinde[14][15][16][17][18][19][20][21] ve divan edebiyatındaki mahlasıyla Avni de geçer.[22] Üstelik Sultanü'l-Berreyn ve Hakanü'l-Bahreyn ("İki Karanın ve İki Denizin Hükümdarı") olarak da tanınırdı.[23]
Şehzadeliği
27 Receb 835 (30 Mart 1432) Pazar günü şafak vaktinde, devletin başkenti olan Edirne'de, II. Murad'ın dördüncü[24] oğlu olarak dünyaya geldi. Annesi Hüma Hatun, tarihçi Babinger ve yazar Lord Kinross’a göre gayrimüslim bir köledir. Yine Babinger'e göre, ölümünden sonra İran efsanelerindeki cennetkuşu hümadan esinlenilerek Hüma Hatun olarak adlandırılmıştır.[25][26]
Mehmed 2 yaşına kadar Edirne'de kaldıktan sonra 1434’te sütninesi ve küçük ağabeyi Alâeddin Ali ile birlikte 14 yaşındaki büyük ağabeyi Ahmed’in Rum sancakbeyi olduğu Amasya'ya gönderildi. Burada ağabeyi Ahmed'in erken yaşta ölmesi üzerine Mehmed 6 yaşında Rum sancakbeyi oldu (İnalcık'a göre şüpheli). Diğer ağabeyi Alâeddin Ali ise Manisa'da Saruhan sancakbeyi oldu. 2 yıl sonra babaları II. Murad'ın talimatıyla iki kardeş yer değiştirdiler ve Mehmed Saruhan sancakbeyi oldu.[27]
Mehmed’in eğitimi için babası çeşitli hocalar görevlendirdi. Ancak zeki olduğu kadar hırçın bir çocuk olan Mehmed’in eğitilmesi kolay olmadı. Sonunda babası heybetli ve otoriter bir alim olan Molla Gürani’yi görevlendirdi. Anlatılana göre Murad, Gürani'ye bir değnek vermiş ve Mehmed itaatsizlik ederse kullanmasını söylemişti. Molla Gürani Mehmed’e, dersini dikkate almayan bir öğrencinin hocası tarafından dövülmesi ile ilgili edebi bir cümleyi inceletmiş, Mehmed durumun ciddiyetini kavrayarak eğitimine önem vermeye başlamıştır.
Şehzade Mehmed'in medrese kökenli hocalarının yanı sıra bilgi edindiği Batılı şahsiyetler de bulunmaktaydı. Saruhan (Manisa) sarayında İtalyan hümanisti Anconalı Ciriaco ve saraydaki başka İtalyanlar onun Avrupa tarihi ile Antik Yunan filozoflarının hayatlarıyla ilgili kitaplar okumasına önayak olmuştu. Bu durum Şehzade Mehmed'e çok-kültürlülük kazandırmıştır. Topkapı Sarayı arşivinde bulunan II. Mehmed'in şehzadelik yıllarına ait olan karalama defterinde Latin harfleri, Arap harfleri, Roma büstlerini andıran insan çizimleri ve Osmanlı figürleri bulunmaktadır.[28][29] Ayrıca Fatih Sultan Mehmet'in Arapça ve Farsçanın yanı sıra Latince, Yunanca ve İtalyanca bilmesi bu dönemdeki münasebetlerine dayandırılmaktadır.[30]
Tahta birinci çıkışı
II. Murad 1443 yazında Karaman beyi İbrahim Bey'i Anadolu’da yenilgiye uğrattıktan sonra Ekim ayında Edirne'ye döndüğünde János Hunyadi, Macar Kralı Ladislas ve Sırp Despotu Yorgo Brankoviç önderliğinde bir Hristiyan ordusunun Tuna’nın güneyindeki Osmanlı topraklarını istila etmeye başladığı haberini aldı. Aynı dönemde Amasya’dan Şehzade Ali’nin öldüğü haberi geldi.[31][32] İki ağabeyinin erken yaştaki ölümleri sonucu Mehmed tahtın vârisi oldu. Murad, Hristiyan ordusunun 25 Aralık’ta İzladi'de durdurulmasının ardından başlayan müzakereler sırasında Mehmed’i Manisa’dan Edirne’ye getirtti. 12 Haziran 1444’te Edirne’de Macarlarla antlaşma yaptıktan bir ay sonra oğlu Mehmed’i Edirne'de Sadrazam Çandarlı Halil Paşa denetiminde "kaymakam" olarak bırakarak Hamidili topraklarını işgal eden Karamanlıların üzerine yürümek üzere Anadolu’ya geçti ve Karamanlılar’la Yenişehir'de bir anlaşma yaptı.[33][34] Yenişehir’den ayrıldıktan sonra Ağustos ayında Mihaliç’te yeniçeri ağası Hızır Ağa ve diğer beylere tahttan oğlundan yana resmen çekildiğini duyurdu ve ordusu Edirne’ye dönerken kendisi Bursa’da kaldı.[35][36][37]
II. Murad’ın 1444 yazında doğuda ve batıda barışı sağladığını düşünerek tahttan çekilmesi Edirne’de bir otorite boşluğu yaratarak devleti buhrana sürükledi. Dış siyasette ihtiyatlı davranmayı tercih eden Sadrazam Çandarlı Halil Paşa ile Mehmed’in etrafında toplanmış olan Şahabeddin, Zağanos, Turahan paşalar arasında rekabet baş gösterdi.[34] Bu rekabet 1444-1453 yılları arasında Osmanlı Devleti’nde yaşanan başlıca politik gelişmelerin belirleyici etmenlerinden biri olmuştur.[38] Ağustos başında Kral Ladislas’ın Osmanlılarla yapılan barışı geçersiz sayarak yeni bir Haçlı Seferine çıkacağını ilan etmesi başkent Edirne'de paniğe yol açtı ve halk şehri terk etmeye başladı. Konstantiniyye’de Rumların himayesinde olan ve Osmanlı tahtında hak iddia eden Orhan Çelebi de bu dönemde Çatalca yakınlarında İnceğiz’e ve Dobruca’ya geçerek bir isyan girişiminde bulundu. Bu girişim Şahabeddin Paşa tarafından önlendi ve Orhan Çelebi Konstantiniyye’e kaçtı.[34] Aynı dönemde başkentte kendini Hurufilik taraftarlarının elçisi olarak tanıtan bir İranlı halktan epey yandaş toplamıştı. Mehmed de İranlının öğretisine ilgi duymuş ve koruması altına almıştı. Ancak Müfti Fahreddin ve Sadrazam Halil Paşa’nın bu duruma tepki göstermesi üzerine Mehmed çok geçmeden desteğini çekmek zorunda kalmış ve sonunda başkentte bir Hurufi katliamı yaşanmıştı. Fahreddin-i Acemi tarafından "kâfir oldukları" gerekçesiyle Hurufiler'in canlarının alınması gerektiği yolunda bir fetva çıkartılması üzerine Hurufiler diri diri yakılarak öldürülür.[39][40] Bu sırada şehirde çıkan yangında bedesten ile birlikte 7.000 ev kül olmuştu.[41][42]
Eylül ayı sonlarında Kral Ladislas önderliğindeki Hristiyan ordusu Tuna’yı aşarak Edirne’ye doğru yürürken bir Venedik filosu da Çanakkale Boğazı’nı kapattı.
Sadrazam Halil Paşa’nın çağrısıyla II. Murad Anadolu Hisarı’nın bulunduğu noktadan Rumeli’ye geçerek Edirne'ye geldi ve 10 Kasım 1444’te Hristiyan ordusunu Varna’da ağır bir yenilgiye uğrattı.[43] Varna Savaşı sırasında ve sonrasında Mehmed tahttan çekilmemişse de fiilen padişah II. Murad’dı. Zağanos ve Şahabeddin paşalar genç padişahın otoritesini güçlendirmek için Mehmed’i Varna Savaşı’na götürmek istemişler ama Sadrazam Halil Paşa buna mani olmuş ve onlara karşı II. Murad’a gerçek padişah muamelesi yapmıştı. Ancak II. Murad savaştan sonra oğlunun konumunu Konstantiniyye’deki Orhan Çelebi’ye karşı zayıflatmamak için fiilî durumu hakiki bir cülus haline getirmeden Manisa’ya çekildi.[44]
Murad 1446’nın Mayıs ayında Sadrazam Halil Paşa’nın çağrısıyla bir kere daha Edirne’ye tahtına döndü. Bunun sebebi Mehmed’in Konstantiniyye’ye saldırma planları yapıyor olmasıydı. Halil Paşa kendi gücünü zayıflatacağı düşüncesiyle bu saldırıya karşı gelirken Mehmed’in yandaşı olan Zağanos ve Şahabeddin bu planı destekliyordu. Sonunda Halil Paşa bir yeniçeri isyanı düzenleyerek Mehmed ve yandaşlarını iktidardan uzaklaştırdı.[45] Murad’ın yeniden tahta geçmesi üzerine Mehmed, Manisa’ya çekildi, Zağanos Paşa da Balıkesir’e sürgüne gönderildi.[46]
Manisa dönemi
Mehmed’in Manisa’daki ilk yıllarında neler yaptığına dair çok fazla bilgi yoktur. Babasının 1446’da Mora’ya düzenlediği sefere katılmamıştı. 1447 sonlarında ya da 1448 başlarında Arnavut kökenli bir Hristiyan köle olan Gülbahar Hatun’dan ileride padişah olacak Bayezid adında bir oğlu oldu.[47] 1448’de Macarlar ile yapılan II. Kosova Savaşı’nda babasına Anadolu birliklerinin önderliğinde eşlik ederek ilk defa bir savaşta yer aldı.[48] 17 yaşına geldiğinde Gülbahar Hatun ile birlikteliğini tasvip etmeyen babası tarafından Dulkadir hanedanından Süleyman Bey'in kızı Sitti Hatun ile evlendirildi.[49]
Mehmed, Manisa’da bulunduğu sıralarda oldukça başına buyruk bir biçimde hareket etmişti. Onun rızasıyla Türk korsanları Ege’deki Venediklilere saldırıyordu. Hicri takvimle 852 (1448/1449) yılında Selçuk’ta kendi adına paralar bastırmıştı.[50] 1449’un Ağustos veya Eylül ayında annesi öldü.[51] 1450 yılında babasının İskender Bey üzerine yaptığı Arnavutluk seferine ve başarısızlıkla sonuçlanan Akçahisar Kuşatması'na katıldı.[48]
Merhum olan oğlu Ali'nin yanına gömülmek isteyen babasının vasiyetinde "Benden sonra evladımdan ve ensabımdan filcümle soyumdan sopumdan her kim ki ölücek olursa benim yanımda komayalar, katıma getürmeyeler"[52] demesinden ikilinin arasındaki ilişkilerin bozulduğu sonucu çıkarılabilirse de, Mehmed'in 1450 yılında Edirne'de evlenmesi Manisa ile İstanbul arasındaki ilişkilerin düzeldiğini göstermektedir.[53]
Tahta ikinci çıkışı
II. Murad, 3 Şubat 1451 günü öldü. Mehmed babasının ölüm haberini Sadrazam Halil Paşa’nın özel ulak ile Manisa’ya gönderdiği mektupla aldı. Anlatılana göre "Beni seven ardımdan gelsin!" diyerek atına atlayıp kuzeye doğru yola çıkmıştı. Mehmed 19 Şubat 1451’de Edirne’de ikinci kez tahta çıktı.[54] Çandarlı Halil Paşa’yı sadrazamlık makamında tuttu, İshak Paşa’yı da Anadolu Beylerbeyi olarak atadı ve babasının cenazesine eşlik etmek üzere Bursa’ya gönderdi. Daha sonra babasının İsfendiyaroğulları beyinin kızından olan sekiz aylık oğlu Küçük Ahmed’i boğdurttu. Bu şekilde kardeş katli yasası da uygulamaya konmuş oldu. Ahmet Çelebi'nin cenazesi de babası Murad'ınkiyle birlikte Bursa'ya gönderildi.[55]
Mehmed her ne kadar Çandarlı Halil Paşa’yı görevinde bıraktıysa da artık gerçek iktidar kendisiyle birlikte lalaları Şahabeddin Paşa ve Zağanos paşaların başını çektiği savaşçı kesimin eline geçmişti. Mehmed’in amacı Tuna’nın güneyindeki Balkan toprakları ile Fırat'ın batısındaki Anadolu topraklarını alarak büyük dedesi Yıldırım Bayezid’in oluşturmaya çalıştığı merkeziyetçi imparatorluğu kurmaktı. Ancak Bayezid'in aksine bunu yapmak için önce Konstantiniyye’yi alması gerektiğini düşünüyordu.[56] Öte yandan gerek batıda ve gerekse de Doğu Roma'da yeni padişah genç yaşı ve tecrübesizliği dolayısıyla ilk başta önemli bir tehdit olarak algılanmamıştı. Bu görüş Mehmed’in 1451’de Venedik, Ceneviz Cumhuriyeti, Macaristan ve Sırp Despotluğu ile babasının yapmış olduğu anlaşmaları yenilemesiyle pekişmişti.[27] Mehmed Doğu Roma’ya da babası dönemindeki dostane ilişkileri devam ettireceğini ve Süleyman Çelebi’nin Konstantinopolis'teki oğlu Orhan için yıllık 300 bin akçe ayırdığını bildirmişti.[57]
Mehmed’in yetersiz bir hükümdar olduğunu düşünen yalnızca Hristiyanlar değildi. Tahta geçmesinin ardından Karamanlılar yerel beylikleri yeniden diriltmek üzere ayaklandılar ve Seydişehir ile Akşehir’i ele geçirdiler. Bunun üzerine 1451’in yazında Mehmed Anadolu'ya geçti ve kısa sürede bu isyanı bastırdı. Bu sırada Mehmed’in Anadolu’da bulunmasını fırsat bilen Doğu Roma İmparatoru Konstantin ulakları vasıtasıyla Süleyman Çelebi’nin torunu Şehzade Orhan’ın ödeneğinin yapılmadığını, ödeneğin ikiye katlanmaması halinde Orhan’ın Osmanlı tahtında hak iddia etmesine izin vereceği tehdidinde bulundu. Mehmed sorunu çözeceğini söyleyerek elçileri gönderdi ancak Edirne'ye döndükten sonra Orhan için ayrılmış olan gelirlere el koydu ve Konstantiniyye’nin ablukaya alınmasını emretti.[58]
Kostantiniyye/İstanbul’un Fethi
Mehmed kuşatma hazırlıklarına 1451 sonlarında başladı. Boğaz’ın Anadolu yakasında büyük dedesi Bayezid’in yaptırmış olduğu Anadolu Hisarı'nın karşısına o dönemde Boğazkesen adı verilen Rumeli Hisarı’nın inşa emrini verdi. İmparator Konstantin Mehmed’e hisarın yapımı için kendisinden izin alması gerektiğini bildirmek için elçiler gönderdi ancak Mehmed elçileri kabul etmedi. İmparator en son 1452’nin Haziran ayında barış görüşmeleri için bir kere daha elçilerini gönderdi ancak Mehmed elçileri yine reddetti. Bunun anlamı savaştı. Hisar 1452’nin Ağustos ayında tamamlandı. Böylece boğazın kontrolü Osmanlıların eline geçmiş oldu. Boğazdan geçecek gemiler bundan böyle geçiş parası ödemek zorundaydı. Aksi takdirde gemiler top atışıyla batırılacaktı. 1452 sonlarında ödeme yapmayı reddeden bir Venedik gemisi batırılmış, kaptanı ve tayfası tutuklanmıştı. Söz konusu toplar Erdelli Urban adında bir top dökümcüsü tarafından yapılmıştı. Mehmed kendisinden Konstantiniyye’nin surlarını yıkabilecek güçte bir top yapıp yapamayacağını sormuş Urban da "Ne Konstantinopolis, ne de Babil’in surlarının karşı koyabileceği bir top yapabileceğini" söylemişti.[59]
Öte yandan bu gelişmeler karşısında İmparator Konstantin, Papa ve İtalyan şehirlerinden umutsuzca yardım talebinde bulundu ama bunlar sonuçsuz kaldı. Yalnızca Cenova 1452’nin Kasım ayında yardım göndermeye karar verdi ve Giovanni Giustiniani komutasında 700 asker taşıyan Ceneviz kadırgaları 26 Ocak 1453’te Konstantiniyye’ye vardı. İmparator Konstantin, Giovanni Giustiniani’yi kara kuvvetlerinin başkumandanı yaptı.[59] Kostantinopolis’teki asker sayısı 8 bin civarındaydı, limanda 26 savaş gemisi bulunuyordu. Daha evvel 700 İtalyanı taşıyan 7 Girit ve Venedik gemisi Şubat ayında şehirden kaçmıştı. Osmanlı ordusundaki asker sayısı ise en az 50 bindi. Ayrıca Mehmed yalnızca karadan kuşatmanın yeterli olmayacağını düşünerek bir donanma hazırlatmıştı. Bu donanma bahar aylarında boğazın Marmara girişine vardı.[60]
Osmanlı ordusu 23 Mart’ta Edirne’den hareket etti ve 2 Nisan’da Konstantiniyye’ye vardı. Aynı gün Haliç’in girişi zincirle kapatıldı. Karargâhını Romanus kapısının karşısına Maltepe’ye kuran Mehmed son kez teslim çağrısında bulundu ama imparator reddetti.
6 Nisan sabahı ilk saldırı başladı. Kuşatma, aralıklı çatışmalarla 53 gün sürdü. İmparator Konstantin, Giustinani ile birlikte Romanus kapısını savunuyordu. Şehzade Orhan da Marmara kıyısındaki kıtalardan birini yönetiyordu. 20 Nisan günü Papa’nın gönderdiği 3 Ceneviz gemisi ve Sicilya’dan gelen bir Rum yük gemisi şehrin açıklarında belirdi. Marmara denizinde yapılan savaşın sonunda akşam saatlerinde 4 gemi Haliç’e girmeyi başardı. Donanmasını bir şekilde Haliç’e indirmesi gerektiğini anlayan Mehmed gemilerini karadan geçirmeye karar verdi. Bugünkü Dolmabahçe’den Kasımpaşa’ya uzanan güzergaha kalaslar döşendi ve 70 kadar gemi silindirler üstünde 22 Nisan sabahında Haliç’e indirildi. Böylece Haliç’in kontrolü Osmanlıların eline geçti. Öte yandan kuşatmanın 7. haftasında Osmanlılar hâlâ kesin bir sonuç alamamıştı. Bu noktada Halil Paşa son bir kez Mehmed’i teslim çağrısı yapmaya ikna etti ancak imparator teklifi yine reddetti. Bunun üzerine Mehmed 24 Mayıs’ta ayın 29’unda karadan ve denizden büyük bir saldırı yapacağını duyurdu.[61]
Son saldırı hazırlıklarını Zağanos Paşa düzenledi.[62] Osmanlı ordusu 29 Mayıs’ın ilk saatlerinde taarruza başladı. Osmanlılar son taarruzu üç dalga halinde gerçekleştirdiler. İlk iki saat boyunca başıbozuklar surlara saldırdılar, ardından Anadolu birlikleri onların yerini aldı. Son olarak öldürücü darbeyi vurmak üzere yeniçeriler devreye girdi. Bu sırada yaralanan Giustiniani'nin savaş alanından ayrılması şehri savunanların arasında büyük moral bozukluğuna neden oldu. Nihayet sabah saatlerinde Osmanlı askerleri Kerkoporta adlı kapıdan içeri girmeyi başardılar ve kapının üzerindeki burca Osmanlı sancağını diktiler.[60] Mehmed fethin ilk günü öğleden sonra şehre girdi. Ayasofya’ya giderek namaz kıldı ve min-baʿd (bundan sonra) tahtım İstanbul'dur[63] diye buyurdu.[62]
The Ottoman Centuries: The Rise and Fall of the Turkish Empire ve Atatürk kitaplarının yazarı Lord Kinross'un İstanbul'un Fethi'yle ilgili düşünceleri:
"İstanbul'un düşmesi sadece Bizans İmparatorluğu'nun sonunu ve son etkili imparatorun ölümünü belirler. Zira 150 yıldan beri devam edegelen Osmanlı akınlarıyla Bizans'ın bırakacağı boşluk, zaten yavaş yavaş doldurulmuş durumdaydı. Şehrin düşmesinden önce de Avrupa ile Asya birleştiği bu noktanın hakimi, zaten Osmanlılardı. Bizans'ın o günlerde İslam okyanusu içerisinde bir Hristiyan adacığından farkı kalmamıştı."[64]
Şehir zorla alınmıştı, bu yüzden dinî hukuka göre yağmalanabilirdi.[kaynak belirtilmeli] Yağma 3 gün sürdü.[kaynak belirtilmeli] İmparator Konstantin'in akıbeti meçhuldür. Kimi kaynaklar cesedinin bulunamadığını söylerken, Babinger gibi bazı tarihçiler imparatorun cesedinin mor ayakkabılarından teşhis edildiğini yazar. Alphonse de Lamartine eserinde imparatorun cesedinin bulunduğunu ve Fatih'in Konstantin için Hristiyan usulü cenaze töreni düzenlediğini belirtir.[65] Şehzade Orhan ise keşiş kılığında şehri terk etmeye çalışırken yakalanıp idam edildi.[66][67]
Fatih şehrin ticaret merkezi olan Galata’dan kaçmış olan Rumların ve Cenevizlilerin dönmesini sağladı. Rum Patrikhanesi’nin yeniden açılmasına izin verdi; ayrıca bir Yahudi hahambaşlığı ile bir Ermeni Patrikhanesi kurdurdu. II. Mehmed İstanbul’u, farklı dinlerden insanların bir arada yaşadığı, ticaret ve kültür merkezi olan bir başkent yapmayı amaçladı.
Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethettikten sonra Kayser-i Rûm unvanını, başka bir deyişle Roma İmparatoru unvanını almıştır. Basılan yeni paralarda da Yunanca olarak "Bizans İmparatoru" unvanını kullanmıştır. Bu unvan Batı dünyasınca da kabul edilmiştir ki 1481 tarihinde Rönesans sanatının bazı açılardan nadide örneklerinden olan ve II. Mehmet'e hediye edilen Medici Madalyonu'nda da "Bizans İmparatoru" unvanı yer almaktadır. II. Mehmet kendisini Roma İmparatoru olarak görmekte ve devletini de Roma İmparatorluğu'nun varisi saymaktaydı. Bu ideal doğrultusunda İstanbul'dan sonraki ikinci hedefi de Roma şehriydi.
Yeni başkentin kurulması
Fethin hemen ardından Mehmed şehrin onarımına başladı. Amacı Doğu Roma’yı yıkmak değil onu Osmanlı yapısı içinde diriltmekti. Kuracağı imparatorluk bir İslâm devleti olmakla birlikte Doğu Roma gibi kozmopolit bir yapıya sahip olacaktı.
Fatih, Rum Ortodoks Patrikhanesi, Ermeni Patrikhanesi ve Yahudi hahambaşı bulunmasına izin verdi. 6 Ocak 1454’te Yorgo Skolaris'i yeni Ortodoks patriği olarak atadı. Ayasofya camiye çevrildiğinden Patrikliğe resmî makam yeri olarak Havariyun Kilisesi verildi. Şehirdeki Yahudilerin hahambaşı olarak Moşe Kapsali atadı. 1461 yılında ise Bursa Psikoposu Hovakim İstanbul Ermeni Patriği olarak atandı.
Mehmed Theodosius Forumu’nun olduğu yerde ilk sarayının inşasını başlattı. Daha sonraki yıllarda ise Sarayburnu’nda Topkapı Sarayı’nı inşa ettirdi.
Çandarlı Halil Paşa’nın idamı
Fatih, ilk tahta geçtiğinde ve İstanbul’un fethi sırasında sergilediği tutumlar nedeniyle, Çandarlı Halil Paşa’yı 10 Temmuz 1453 tarihinde Edirne'de idam ettirdi. Bazı kaynaklara göre Çandarlı, Fatih'i sabırsız ve deneyimsiz buluyordu. Bu olay ile Fatih otoritesini pekiştirmiş oldu ve herkes genç hakana boyun eğdi.[68]
Çandarlı Halil Paşa fetihten sonra idamına giden süreçte Yedikule’de Altın Kapı’da 40 gün hapis edildi. 10 Temmuz’da gözlerine mil çekildi ve daha sonra idam edildi. Boyun eğeceği yerde Hakan’a dik baktığı iddia edilir. Daha sonra oğlu İbrahim Paşa tarafından İznik’e götürülüp türbesine gömüldü. Çandarlı Halil Paşa, idam edilen ilk Osmanlı sadrazamıdır.
Yeni fetihler
İstanbul’un fethinden sonra Osmanlılara bağlılığını bildiren ve ele geçirdiği bazı kaleleri geri veren Sırplar, Macarlar ile iş birliği yaparak yeniden düşmanlıklarını göstermeye başlamışlardı. Bunun üzerine 1454-1457 arasında 3 kez peş peşe Sırbistan’a sefer düzenlendi. Belgrad dışındaki bütün Sırp toprakları ele geçirildi.
Sırp Kralı Bronkoviç’in ölümüyle başlayan taht mücadelelerinden faydalanan Osmanlılar, Sırpları vergiye bağladılar. Taht kavgalarının yeniden alevlenmesi üzerine, Mora seferinde bulunan Fatih, Sırp meselesine son verilmesini emretti. Mahmud Paşa, 1459’da başkentleri Semendire’yi ele geçirilerek Semendire Sancakbeyliği’ni oluşturdu. Böylece Sırbistan’da 350 yıl sürecek Osmanlı hâkimiyeti başlamış oldu.
İstanbul’un fethinden sonra Bizans İmparatoru XI. Konstantin’in kardeşleri, rakipleri Kantakuzen ailesine karşı Mora’da, Osmanlıların yardımını istemişlerdi. Turahanoğlu Ömer Bey, akıncıları ile duruma müdahale etti ve muhalifler bertaraf edildi. Fakat bu sefer iki kardeş arasında mücadele başlamıştı. Bölge ülkelerinin Mora'yı istilâ niyetlerini bilen Fatih 1458’de harekete geçti. Korent’i ele geçiren Fatih, Mora’nın bir kısmını merkeze bağlayarak burada bir sancak oluşturdu. Atina ve diğer bölgeler ise Osmanlı yönetimini kabul etti. Kardeşi Dimitri’ye karşı Arnavutların desteğini alan Tomas'ın Osmanlılarla yapılan anlaşmayı bozması üzerine ikinci kez Mora’ya sefer düzenlendi. Thomas, Papa’nın yanına kaçmak zorunda kaldı. Bölgeye çok sayıda Türk yerleştirildi. Venedikliler bölge halkını Osmanlılara karşı ayaklandırmaya çalışıyorlardı. Ancak bunda başarı kazanamayan Venedik, Osmanlı kuvvetleri tarafından bozguna uğratıldı (1465).
Fatih Sultan Mehmet 1477’de Kırım Hanlığı’nı Osmanlı Devleti’nin egemenliği altına aldı. Candaroğulları’nın elindeki Sinop’u aldı.
Cenevizlilerin önemli üslerinden Amasra’yı aldı. 1479’da bir antlaşma yaparak Venedik'le 16 yıllık savaşa sona verdi. Venedik Arnavutluk’taki kaleleri Osmanlılara bıraktı, karşılığında Mora’daki bazı iskelelerden yararlanma hakkı elde etti. Fatih Venedik’le anlaşmaya varınca, İtalya’nın öteki önemli kent devletlerine savaş açtı. 1480’de İtalya’nın güneyindeki Otranto limanını ele geçirdi. Otranto, Roma’ya giden yolda bir köprübaşı olduğu için bu olay Avrupa’da büyük yankı uyandırdı.
Bosna-Hersek seferleri ve Bosnalıların Müslüman oluşu
Osmanlılara vergi yoluyla bağlı olan Bosna Kralının, anlaşmalara riayet etmemesi üzerine Üsküp’ten harekete geçen Fatih, Sadrazam Mahmud Paşa ve Turahanoğlu Ömer Bey’e Bosna’nın tamamen fethedilmesi emrini vermişti. 1463 yılındaki seferle Bosna Kralı Osmanlı hâkimiyetini yeniden tanıdı. Ancak şeyhülislamın da fetvasıyla sonra öldürüldü ve bu topraklarda Bosna Sancakbeyliği oluşturuldu. Fakat ordunun İstanbul'a dönmesi üzerine aynı yıl, Macar kralı Bosna’ya girdi.
İkinci kez düzenlenen seferle Osmanlılar, Yayçe dışındaki bütün kale ve şehirleri yeniden ele geçirdiler. Bosna seferleri esnasında Hersek Kralı Stefan da ülkesinin bir kısım toprağının Osmanlılara doğrudan bağlanması şartıyla tahtında bırakılmıştır. Ancak 1483 yılında Hersek tamamen Osmanlı toprağı hâline gelecektir. Fatih, Bosna'yı Osmanlı topraklarına kattığı zaman "Bogomil" mezhebindeki Bosnalılara çok iyi davranmıştır. Hem Katolik hem de Ortodoksların kendi kiliselerine almak için baskı yaptıkları Bogomiller bu sebeple Osmanlı yönetimine sıcak bakmışlar ve kendilerine sağlanan din ve vicdan hürriyetinden etkilenerek zamanla Müslüman olmuş ve o zamandan itibaren de Müslüman Bosnalılara "Boşnak" denilmeye başlanmıştır.
Fatih devrinde Osmanlıların karada en güçlü komşusu ve rakibi Macarlar, denizde ise Venedik idi. Macarlar bu dönemde tek başlarına Osmanlılarla baş edemeyeceklerini bildiğinden, doğrudan bir savaşı göze alamamış, Fatih de tabiî sınır olan Tuna’yı geçmeyi düşünmemiştir. Ancak akıncılar vasıtasıyla, Macaristan’a güvenliğin sağlanmasına yönelik yüzlerce başarılı akın düzenlenmiştir. Keza Venedik Cumhuriyeti de Osmanlılarla doğrudan karşılaşmaktansa Balkanlardaki diğer devletleri kışkırtmayı yeğ tutmuştur. Güçlü donanmasıyla Mora ve Ege’deki adalara sahip olmak isteyen Venedik, Osmanlılar karşısında istediği sonucu alamamış, aksine pek çok ada ve kıyı kaleleri Osmanlıların eline geçmiştir.
- Fatih’in Bosna Fransiskanları’nın özgürlüğü ile ilgili fermanı
"Ben, Sultan II. Mehmed Han,
bundan böyle bütün dünyaya ilân ediyorum ki,
Bosna Fransiskanları bu ferman ile benim korumam altındadır. Ve emrediyorum ki;
Kimse bu insanlara veya kiliselerine zarar vermeyecek!
Devletimde barış içinde yaşayacaklar. Göçmen haline gelmiş bu insanlar, güvende ve özgür olacaklar.
Devletim sınırları içerisinde olan manastırlarına geri dönebilirler.
Devletimden hiçbir önemli kimse, vezirler, kâtipler veya hizmetkârlar onların izzetlerini kıracak ya da onlara zarar verecek bir şey yapmayacaklar!
Kimse onlara hakaret etmeyecek, tehlikeye atmayacak ya da kendilerine veya mallarına veya kiliselerine saldırmayacak!
Ayrıca, bu insanların kendi memleketlerinden getirdikleri şeyler ve kimseler de aynı haklara sahiptir...
Bu fermanı buyurarak gökleri ve yeri yaratan Allah’ın ve onun Resûlünün ve ondan önceki 124.000 peygamberlerin adına kılıcım üzerine yemin ederim ki; hiçbir vatandaşım bu fermanın aksine hareket etmeyecek!"[70]
Eflak ve Boğdan seferleri
Yıldırım Bayezid zamanında vergiye bağlanan Eflâk Prensliğinin başına Fatih tarafından III. Vlad (Kazıklı Voyvoda) getirilmişti. (1456) Osmanlılara bağlı görünen Vlad aslında gizliden gizliye düşmanlık ediyordu. Vlad’ın Fatih’in elçilerini kazığa oturtarak öldürmesi üzerine 1462 yılında Fatih, Eflak’a bir sefer düzenledi. Boğdan’dan da yardım alan Osmanlı kuvvetleri Voyvoda'yı uzun süre takip etti. Neticede, sığındığı Macarların, Osmanlılarla yaptığı anlaşma üzerine Vlad’ı esir etmeleri ile mesele çözüldü. Fatih voyvodalığa Radul'u getirdi ve Eflâk bir Osmanlı eyaleti hâline geldi.
1455’ten itibaren Osmanlı Hâkimiyetini tanıyan Boğdan Prensliği’nin Kefe'nin fethinden sonra izlediği düşmanca siyaset üzerine Osmanlı kuvvetleri 1475 yılında Racova Savaşında yenilmesine rağmen 1476'da Boğdan'a girdi. Fatih'in bizzat başında olduğu Osmanlı kuvvetleri Boğdan ordusunu büyük bir bozguna uğrattı. Böylece Boğdan da yeniden Osmanlı hâkimiyetini tanımış oldu. Kesik başı II. Mehmed'e teslim edilen Kazıklı Voyvoda'nın mezarının yeri bilinmemektedir.
Arnavutluk seferleri
Fatih Sultan Mehmet ile aynı sarayda yetişen ve sonra papalık ve Napoli Krallığının desteği ile harekete geçen Arnavutluk hâkimi İskender Bey, vurkaç taktiği ile Osmanlı kuvvetlerine baskınlar düzenlemekteydi. Bunun üzerine Fatih, bizzat sefere çıkmaya karar verdi. 1465 yılında gerçekleşen I. seferde, İlbasan Kalesi’ni yaptırıp içine asker yerleştiren Fatih, Balaban Paşa'yı bölge için görevlendirerek geri döndü. Ancak, Papa ve diğer devletlerden aldığı kuvvetlerle Türklere saldıran İskender Bey, Balaban Paşa’yı öldürdü ve İlbasan kalesi’ni kuşattı. Bunun üzerine Fatih II. Arnavutluk Seferine çıktı (1467). Ele geçirilen topraklarda yeni garnizonlar oluşturuldu. Bu sırada İskender Bey ölmüş ve yerine oğlu II. Con Kastrioti geçmişti. Fatih başlattığı 3. Arnavutluk seferinde Arnavutların elinde kalmış olan Kroya ve İşkodra kuşatıldı. 1479’da Arnavutluk da bir Osmanlı vilayeti durumuna geldi.
Trabzon İmparatorluğu’nun yıkılışı
1461’de Trabzon İmparatorluğu'nun başkenti Trabzon’u ele geçirdi ve bu devletin varlığına son verdi. 1462’de yeniden Rumeli seferine çıktı. Eflâk’ı Osmanlı Devleti'ne bağladı ve 1463'te Bosna'yı tamamen ele geçirdi. Aynı yıl Ege Denizi’ndeki Midilli Adası'nı alınca Venedikliler’le arası açıldı. Bu olay, 1479’a kadar sürecek olan savaşın da başlangıcı oldu. Fatih'in Ege'de fethettiği adalar; Taşoz, Eğriboz, Limni, Semadirek, Gökçeada, Midilli ve Tenedos’dur. 1465’te Hersek’in büyük bölümünü, 1466'da da Arnavutluk’taki bazı kaleleri fethetti.
Fatih’e karşı Karamanoğulları ve Akkoyunlular ittifakı
Osmanlı Devleti'nin gelişen bu gücü karşısında Karamanoğulları, Doğu Anadolu'daki Akkoyunlular’la ittifak kurdu.
Fatih, 1466’da yeni bir Anadolu seferine çıktı. Karamanoğullarının başkenti Konya’yı ele geçirdi. Ama İstanbul'a dönünce Karamanoğulları, Osmanlılara geçen yerleri geri aldılar. Sonradan sadrazam olacak olan Gedik Ahmed Paşa 1471’de Karamanoğullarını bir kez daha yenilgiye uğrattı. Akkoyunlular, Karamanoğullarını desteklemeye devam ettiler. 11 Ağustos 1473’te Otlukbeli Savaşı’nda Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ı ağır bir yenilgiye uğrattı. Ertesi yıl da Karamanoğulları Beyliği'ni tamamen ortadan kaldırdı.
Yenilikleri ve kanunnameleri
Fatih, askeri başarılarla Osmanlı Devleti’ni büyük bir imparatorluğa dönüştürdü. Bilime, tarihe ve felsefeye özel ilgi gösterdi. Türkçeden başka Arapça, Farsça, Latince ve Yunanca kitaplardan oluşan özel bir kütüphanesi vardı. Avni takma adıyla şiirler yazdı. Şiirleri Fatih Divanı (1944), Fatih’in Şiirleri (1946), Fatih ve Şiirleri (1959) gibi adlar altında basıldı. Bilim adamlarını ve edebiyatçıları destekleyen Fatih, nesir ustası Sinan Paşa ile şair Ahmed Paşa’yı vezirliğe kadar yükseltti. Ünlü matematikçi ve astronomi bilgini Ali Kuşçu’nun İstanbul’da kalmasını sağladı. Fatih, İtalyan ressam Gentile Bellini’yi 1479’da İstanbul’a getirterek resimlerini yaptırdı.
Fatih, Osmanlı Devleti’ne düzenli ve sürekli bir yapı kazandırmak için önemli düzenlemeler yaptı. Yönetim, maliye ve hukuk alanında koyduğu kuralları içeren Fatih Kanunnamesi, sonraki dönemde de yürürlükte kaldı. Bu kanunname, tahta çıkan padişaha devletin geleceği (nizâm-ı âlem) için kardeşlerini öldürme hakkı veriyordu.[71] Fatih’in Osmanlı devlet düzenine ilişkin temel ilkelerin pek çoğu, Tanzimat dönemine kadar geçerliliğini korudu. Fatih’in saltanatı döneminde Osmanlı ülkesinde 500'den fazla mimari yapı yapıldı. Onun adına yapılan en önemli yapı, İstanbul'da bir cami ile medrese, kitaplık, imarethane (aşevi), darüşşifa (hastane), hamam, kervansaray gibi birimleri kapsayan Fatih Külliyesi’dir.
Eğitim ve kültür
İstanbul’un ilk Osmanlı yükseköğretim kurumu olan Sahn-ı Seman’ı kurmuştur. Sahn-ı Seman medreseleri Fatih Külliyesi içindeki en yüksek düzeyli medreseler idiler. Sahn-ı Semân’ın eğitim müfredatının hazırlayıcılarından biri çağın önemli bilim adamı Ali Kuşçu’dur. Medreselerde Ali Kuşçu tarafından düzenlenen bir okutma planının olduğu, hatta bunun “Kânûnnâme” şeklinde yapıldığı bilinmekle birlikte, bugüne kadar incelemesi yapılan Osmanlı arşiv belgeleri arasında ele geçirilememiştir. Bu kanunnamenin aslının 1918 yılında külliyede çıkan yangınla yok olması da olasıdır.[kaynak belirtilmeli] Sahn-ı Semân, Kanuni tarafından açılan Süleymaniye Medreseleri zamanına kadar nakli ve akli bilimlerde öğrenci yetiştirmekteydi. Kanuni devrinde bu medreseler şer’î ilimler ihtisası yapılan medreseler olmuşlar, Süleymaniye Medreseleri de aklî ilimlerin ihtisas yeri olmuştur.
Ali Kuşçu, Fatih tarafından astronomi eğitimi için Semerkant’a gönderilmiş ve daha sonra 1470’te Takiyuddin tarafından Tophane’de kurulacak gözlemevinin ilk çalışmalarını yapmıştır.
1474’te Fatih Camii mihrabının kenarlarına yerleştirttiği iki dolaba koyulan 800 cilt ile başlamış bir kütüphane kurmuştur. Bu kütüphane 1742’de caminin yanına yapılmış müstakil bir binaya, 1956’da da Süleymaniye Kütüphanesi’ne taşınmıştır.[72]
Ölümü
Fatih 1481’de, Anadolu’ya doğru yeni bir sefere çıktı. Ama daha yolun başında hastalandı ve 3 Mayıs 1481’de Gebze yakınlarındaki Hünkar Çayırı'ndaki ordugâhında henüz 49 yaşındayken öldü.[73] Gut hastalığından öldüğü sanılmakla birlikte, Alman tarihçi Franz Babinger göre Yakup Paşa tarafından zehirlendiği de rivayet edilir.[74] Fatih öldükten sonra ölümü saklandı. Padişahın hamam ihtiyacı var denilerek gizlice cenazesi saraya getirildi. O sırada Şehzade Bayezid'e ve Şehzade Cem'e ulak gönderildi. O sırada asker Fatih'in öldüğünü öğrenip İstanbul'a geldi. İstanbul'da büyük bir anarşi başladı. Karamanlı Mehmed Paşa, Cem taraftarı olduğu için idam edildi. Her taraf yağmalanmaya başladı. Gayrimüslim tüccarların ev ve dükkanlarına saldırılar düzenlendi. O arada herkes, kendi taraftarını tahta çıkarmak için uğraşırken, Fatih'in cenazesi sarayda karanlık bir odada unutuldu. Baltacılar kethüdası Kasım isimli bir kişi, II. Bayezid'e yazdığı mektupta, sarayda cenazenin yanına gittiğinde 3 gün 3 gece üzerine mum yanmadığını, cesedin kokusundan yanına zor varıldığını söyler. Daha sonra tahnit ustasıyla beraber iç organları çıkarılmış ceset tahnit edilmiş.[75] Cesedi tahnit edebilmek için elbiselerinin çıkarılması gerekiyordu. Lakin, mevsimin sıcak olması dolayısıyla ceset bozulduğu için elbise cesede yapışmıştı. Bu yüzden, elbisesi sol kolunun üzerinden kesildi ve tahnit bu şekilde yapıldı. Kesik elbise, bugün halen Topkapı Sarayı'ndadır. II. Bayezid payitahta gelene kadar o şekilde bekletilmiştir. Ölümünden sonra tahta, oğlu Bayezid çıktı. Naaşı Fatih Camii’ndeki türbesindedir. Bir sonraki seferi nereye düzenlemeye planladığı tam olarak bilinmemektedir. Zira, Fatih bu bilgiyi seferin güvenliği açısından çok gizli tutuyor ve kimseye söylemiyordu. Ancak tarihçiler, seferin Mısır veya Roma’ya (Papalık) olacağı yönünde tahminler yürütmektedir. Ama başka yerlere fetih düzenleyeceğini ileri süren başka tarihçiler de bulunmaktadır. Birlikleri Üsküdar’da topladığı ve hazırlıkları başlattığı için, seferin İtalya’ya düzenlenme olasılığı günümüz tarihçileri tarafından zayıf bulunmaktadır.[kimin tarafından?]
Öğrenim hayatı
Fatih Sultan Mehmet çocukluğundan itibaren yoğun bir İslami ve ilmi eğitim aldı. Kendisinden önceki 6 padişah gibi o da askeri hususlarda bilgi ve tekniğe sahipti. Fatih Sultan Mehmet, birçok tarihçi tarafından bir Rönesans hükümdarı olarak tanımlanmaktadır.[76] Fatih, İtalya ve İtalyan kültürünü tanıyan nadir bir doğu hükümdarıydı.[77] Sultan Mehmed'in yanında bulundurduğu Rum tarihçi Kritvulos, onun kendi anadili olan Türkçe dışında Arapça, Farsça, İbranice, Keldanice, Slavca, İtalyanca, Yunanca ve Latince bildiğini ifade etmektedir.[78][79] Fatih'in özellikle İstanbul'un fethinden sonra zengin bir kütüphanesi vardı ve binlerce ciltlik kitaba sahipti. Antik tarihe meraklı olan padişah, Pulutarque'nin Geographia isimli eserini Yunanca'dan Türkçeye çevirerek coğrafi bilimlere olan ilgisini göstermiştir. Fatih'in sarayında Yunanca ve İtalyanca bilen iki katip bulunuyor ve padişaha eskiçağ tarihiyle ilgili bilgiler veriyordu. Mitolojiyle ilgilenen Fatih, Homeros'un meşhur İlyada Destanı'nın kopyasını hazırlatmıştı.[80] Fatih'in yanında bulunan İtalyan nedimesi ona Antik Yunanistan'daki düşünürlerin ve Romalı tarihçilerin eserlerini okutmuştu. Fatih papaların, imparatorların, Fransa krallarının, Büyük İskender'in Lombardların vekayinamelerini okumuştu.[30] Bizanslı tarihçi Georgios Frantzis, Fatih'in Büyük İskender, Roma imparatoru Augustus, Bizans imparatoru Büyük Konstantin ve Theodosius gibi şahsiyetlere karşı hayranlık beslediğini söyler.[81] Ayrıca Fatih ateşli silahlara karşı yoğun ilgi göstermiş, tarihteki ilk havan topu olduğu bilinen şahinin çizimlerini bizzat kendisi yapmıştır. Divan edebiyatında Fatih Sultan Mehmet, Avni mahlasıyla şiirler yazmıştır. Yine padişah, huzurunda felsefi tartışmalar yaptırıyordu. Ali Kuşçu, Georgios Trapezuntios ve Hocazade gibi devrin büyük zekalarını korumuş, Hristiyan bilim adamları ve sanatkarları sarayına davet etmiş, onlara iltifat ve ikramlarda bulunmuştur. Fatih ayrıca İtalyan ressam Gentile Bellini'ye kendi hususi resmi olmak üzere çeşitli portreler ve heykeller yaptırmıştır. Hristiyanlığı yakından tanımak isteyen Fatih, İstanbul Ortodoks Kilisesine patrik olarak atadığı Gennadios ile Hristiyanlık akaidi üzerine müzakereye girişmiş ve bu müzakerenin yazılmasını istemişti. (Gennadios İtikadnamesi) Hatta bu durum Avrupa'da Fatih'in Hristiyanlığa meylettiği şeklinde yorumlanmış ve Papa II. Pius padişahı Hristiyanlığa davet eden bir mektup kaleme almıştı.[82] Tarihçi İlber Ortaylı bu konuyla ilgili olarak Fatih'in şüphesiz itikadı olduğunu fakat sofu derecesinde koyu bir Müslüman olmadığını belirtmiştir.[83]
Ailesi
Eşleri
- Emine Gül-Bahar Hatun - Akkoyunlulara gelin giden Gevherhan Hatun ile II. Bayezid'ın annesidir.
- Helena Hatun - Mora Despotu olan Dimitrios'un kızıdır.
- Alexias Hatun - Bizans prenseslerindendir.
- Gülşah Hatun - Karamanoğulları Beyliği’nden İbrahim Bey’in kızı, Karaman Sancakbeyi Şehzade Mustafa'nın annesidir.[84]
- Sitti Mükrime Hatun - Dulkadiroğlu Süleyman Bey’in kızı.
- Çiçek Hatun - Türkmen Beyi kızı veya cariye, Cem Sultan’ın annesidir.
- Anna Hatun - Trabzon İmparatoru’nun kızıdır. Evlilikleri kısa sürmüştür.
- Hatice Hatun - Zağanos Paşa'nın kızıdır. Fatih boşamıştır.[85]
Erkek çocukları
Kız çocukları
- Gevherhan Hatun, Akkoyunlu Uzun Hasan’ın oğlu Uğurlu Mehmed Bey ile evlendi.
Notlar
- İslam peygamberi Muhammed, İstanbul’un fethi mevzuunda, İstanbul mutlaka fetholunacaktır. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onu fetheden asker ne güzel askerdir demiştir.[86] Fatih bu mevkiye ulaşabilmek için çok çaba sarf etmiştir. Bir sözünde Ya ben İstanbul'u alırım, ya İstanbul beni demiştir.[kaynak belirtilmeli]
Popüler kültürde II. Mehmed
- Ahmet Ümit'in Sultanı Öldürmek adlı romanı, Fatih'in kişilik yapısı, psikolojik durumu ve şüpheli ölümü üzerine yoğunlaşmaktadır.
- Nedim Gürsel'in Boğazkesen romanı İstanbul'un Fethi'ni konu almaktadır.
- 1997 yapımı Kuşatma Altında Aşk filmi, İstanbul'un Fethi'ni arka planda kullanmaktadır.
- Ahmet Almaz'ın Fatih Sultan Mehmed Nasıl Öldürüldü? isimli kitabında Fatih'in ölümü ile ilgili bazı iddialar değerlendirilmektedir.
- Yazar Turan Oflazoğlu'nun Bizans Düştü Fatih adlı oyununda İstanbul'un Fethi anlatılmaktadır.
- Yazar Beyazıt Akman'ın Dünyanın İlk Günü adlı romanında İstanbul'un Fethi anlatılmaktadır.
- Yazar Okay Tiryakioğlu Kuşatma 1453 adlı romanında, İstanbul'un Fethi ve II. Mehmed'in öyküsünü sürükleyici bir kurgu ve zengin tarihsel verilerle anlatmaktadır.
- 1951 yapımı İstanbul'un Fethi filminde II. Mehmed Sami Ayanoğlu tarafından canlandırılmıştır.
- 1972-1978 yılları arasında çekilen Kara Murat film serisinin 8 filminden 7'sinde II. Mehmed'i Bora Ayanoğlu canlandırmıştır.
- 1978 yapımı Kara Murat Devler Savaşıyor filminde II. Mehmed Sümer Tilmaç tarafından canlandırılmıştır.
- Fetih 1453, 2009 yapımı Faruk Aksoy filmidir. Filmde II. Mehmed'i Devrim Evin canlandırmıştır.[87]
- Fatih adlı dizi 2013 yapımıdır. II. Mehmed'i Mehmet Akif Alakurt canlandırmıştır.
- Osmanlı Tokadı adlı dizi 2013 yapımıdır. II. Mehmed'i İsmail Hacıoğlu canlandırmıştır.
- Mehmed: Bir Cihan Fatihi adlı dizi 2018 yapımıdır. II. Mehmed'i Kenan İmirzalıoğlu canlandırmıştır.
- Netflix'in 2020'de çıkan Rise of Empires: Ottoman dizisi İstanbul'un Fethi'ne kadar II. Mehmed'in hayatını ele alır. II. Mehmed'i Cem Yiğit Üzümoğlu canlandırmıştır.
- 2021 yılında başlayan Barbaroslar: Akdeniz'in Kılıcı dizisinde Suat Karausta tarafından canlandırılmıştır.
Mirası
İstanbul Boğazı üzerinde Fatih’in anısına inşa edilen Fatih Sultan Mehmet Köprüsü 3 Temmuz 1988'de kullanıma açılmıştır.[88] İstanbul'un Fatih ilçesindeki Fatih Parkı'nda II. Mehmed'in bir heykeli bulunmaktadır.
Kaynakça
- Babinger, Franz (2003). Fatih Sultan Mehmed ve Zamanı. İstanbul: Oğlak Yayınevi. ISBN 975-329-417-4.
- Gazavât-ı Sultân Murâd b. Mehemmed Hân (2 bas.). Ankara: Türk Tarih Kurumu. 1989. ISBN 975-16-0153-3.
- Gökbilgin, Tayyip (1993). "Osmanlı-Macar Mücadeleleri Esnasına Edirne". Edirne (2 bas.). Ankara: Türk Tarih Kurumu. ISBN 975-16-0562-8.
- İnalcık, Halil (1995). Fatih Devri Üzerinde Tetkikler ve Vesikalar I. Ankara: Türk Tarih Kurumu. ISBN 975-16-0749-3.
- İnalcık, Halil (2008). Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. ISBN 978-975-08-0588-7.
- Kinross, Lord (1977). The Ottoman Centuries. İstanbul: Sander Kitabevi. ISBN 0-224-01379-8.
- Nicol, Donald M. (1999). Bizans'ın Son Yüzyılları (1261-1453). İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları. ISBN 975-333-096-0.
Dipnotlar
- ^ Nâmık Kemâl; Evrâk-ı Perîşân isimli kitabının üçüncü kısmında Fâtih Sultan Muhammed Hân'ın tevellüdü hakkında şöyle der: "Fâtih Sultan Mehmed Han -ki selâtîn-i Osmâniyye'nin sâbi'idir- sekizyüzotuzüç Recebi'nin yedinci günü vücûda gelmişti."
- ^ Babinger, Mehmed der Eroberer, Piper Kitabevi, Münih 1987, ss. 8
- ^ s.347
- ^ Théoharis Stavrides (2001). The Sultan of Vezirs: The Life and Times of the Ottoman Grand Vezir Mahmud Pasha Angelović (1453-1474). BRILL. s. 23. ISBN 9789004121065. 1 Temmuz 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Aralık 2016.
- ^ "MEHMET BARLAS - Fatih 19 yaşında altı dili çok iyi biliyordu..." Sabah. Erişim tarihi: 29 Aralık 2021.
- ^ Ortaylı, İlber. "Doğu'nun ve Batı'nın efendisi Fatih Sultan Mehmed". www.hurriyet.com.tr. Erişim tarihi: 29 Aralık 2021.
- ^ Şimşirgil, Ahmet, Kayı II: Cihan Devleti, Timaş Yayınları, 2017. (sayfa 296)
- ^ Oxford Dictionary of English 2e, Oxford University Press, 2003, "Middle Ages" maddesi
- ^ İpşirli, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi "Osmanlılar′da Lakap" maddesi.
- ^ İlber Ortaylı Köşe Yazısı[ölü/kırık bağlantı]
- ^ Ahmed Refik (Fatih ve Fetih)
- ^ Büyük Türk (Nicolae Jorga)
- ^ Fabricius, Johann Albert, Bibliotheca Graeca, 6. cilt, Michigan Üniversitesi, 1726, ss. 731-732
- ^ Anton Friedrich Büsching (1769), Neue Erdbeschreibung: ¬Das Osmannische Reich in Europa, das(...), 3. cilt, s. 29
- ^ Latifi (çev. Thomas Chabert 1800), oder Biographische Nachrichten von vorzüglichen türkischen Dichtern, s. 274
- ^ Jakob Philipp Fallmerayer (1836), Geschichte der Halbinsel Morea während des Mittelalters, s. 550
- ^ Joseph Marie Jouannin, Jules Van Gaver (1840), Turquie, s. 461
- ^ H. A. Pierer (1843), Supplemente zum Universal-Lexikon oder Encyclopädischem Wörterbuch ..., 3. cilt, s. 322
- ^ H. A. Pierer (1846), "Türken", Universal-Lexikon der Gegenwart und Vergangenheit(...), 32. cilt, s. 60
- ^ Elias John Wilkinson Gibb (1882), Ottoman Poems: Translated Into English Verse in the Original Forms, with Introduction, Biographical Notices, and Notes
- ^ Oliver Herbrand Gordon Leigh (1901), Universal Classics Library - 14. cilt, s. 204
- ^ "Osmanlı padişahlarının mahlasları". Fikriyat Gazetesi. Erişim tarihi: 18 Ocak 2022.
- ^ Türklerin Tarihi 2: Anadolu'nun Bozkılarından Avrupa'nın İçlerine. Timaş Tarih. 25 Mayıs 2020.
- ^ İnalcık, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, "Mehmed II" maddesi.
- ^ Kinross, Lord (1977). The Ottoman Centuries. İstanbul: Sander Kitabevi. ISBN 0-224-01379-8 s.87.
- ^ Babinger, Franz (2003). Fatih Sultan Mehmed ve Zamanı. İstanbul: Oğlak Yayınevi. ISBN 975-329-417-4 s.30-31.
- ^ a b Kinross, Lord a.g.e. s.95
- ^ [1] CNN Turk Eğrisi Doğrusu, 17.02.2012, dk: 19:59
- ^ Topkapı Sarayı Müzesi Arşiv, İstanbul
- ^ a b Afyoncu, Erhan (Truva'nın İntikamı)
- ^ İnalcık, Halil (1995) Fatih Devri Üzerinde Tetkikler ve Vesikalar I s.56-57
- ^ Babinger, Franz a.g.e s.40-41
- ^ İnalcık, Halil (1995) a.g.e. s.35-38
- ^ a b c İnalcık, Halil (2008), Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600) s.27
- ^ İnalcik, Halil (1995) a.g.e. s.61-67
- ^ Gazavâtnâme s.36
- ^ Tarihçi Babinger bu dönemde Mehmed’in yalnızca Rumeli’nin saltanat naibi olduğunu ve ancak Varna Savaşı’nın ardından 1444 sonlarında ya da 1445 başında tahta çıktığını yazar. Babinger, Franz, a.g.e. s.47, 55
- ^ İnalcık, Halil (1960) Fatih Sultan Mehmed (1432-1481) ve Zamanı
- ^ Fatih'in yaktığı Matrix Tarikatı
- ^ Emre Kongar, Tarihimizle Yüzleşmek, Remzi Kitabevi, s.59.
- ^ Babinger, Franz a.g.e. s.50-51
- ^ Gökbilgin a.g.e. s.133
- ^ İnalcık, Halil (2008), a.g.e. s.28
- ^ İnalcık, Halil (1995) a.g.e. s.76-80
- ^ İnalcık, Halil (2008) a.g.e. s.28
- ^ Babinger, Franz a.g.e. s.59
- ^ Babinger, Franz a.g'e s.62
- ^ a b Kinross, Lord, a.g.e. s.93
- ^ Babinger, Franz a.g.e. s.67
- ^ Babinger, Franz a.g.e. s.68
- ^ Babinger, Franz a.g.e. s.69
- ^ Halil İnalcık, Fatih Devri Üzerine Tetkik ve Vesikalar. Türk Tarih Kurumu. 1954. ss. 206-7. ISBN 975-16-0749-3.
- ^ Feridun M. Emecen, Fetih ve Kıyamet: 1453. Timaş. 2012. ss. 136-7. ISBN 978-605-114-931-8.
- ^ Atilla Şahiner (2008). "Osmanlı Tarihi". Lacivert Yayınları. ss. s. 80.
- ^ Babinger, Franz a.g.e. s.73-74
- ^ İnalcık, Halil (2008) a.g.e. s.29
- ^ Babinger, Franz a.g.e. s.77
- ^ Nicol, Donald M. a.g.e. s.402-403
- ^ a b Babinger, Franz a.g.e. s.82-84
- ^ a b Kinross, Lord, a.g.e. s.100-101
- ^ Babinger, Franz a.g.e. s.87-94
- ^ a b İnalcık, Halil (2008) a.g.e. s.31
- ^ bkz. Tursun Bey, Tarih-i Ebû ʾl-Feth:اوّلا وزرا و امراسنه و قولارنه اعلام و اعلان اتدی که من بعد تختم استنبولدر / Evvelâ vüzerâ ve ümerâsına ve kullarına iʿlâm ve iʿlân etdi ki min-baʿd tahtım İstanbuldur.
- ^ Lord Kinross, The Ottoman Centuries: The Rise and Fall of Turkish Empire
- ^ Alphonse de Lamartine (Osmanlı Tarihi)
- ^ Nicol, Donald M., a.g.e. s.418-420
- ^ s.96-97
- ^ Babinger, Franz a.g.e. s.103
- ^ Özkan, Abdullah (Osmanlı Tarihi)
- ^ "Fatih'in Ahidnamesi: İnsan Hakları Savunmasına Tarihten Anlamlı Örnek". http://www.istanbultarih.com. 3 Temmuz 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Aralık 2020.
|çalışma=
dış bağlantı (yardım) - ^ Madde: و هر کمسنیه که اولادمدن سلطنت میسر اولا قرنداشلرین نظام عالم ایجون قتل ایتمك مناسبدر / ve her kimesneye ki evlādımdan salṭanat müyesser ola, ḳarındaşların niẓām-ı ʿālem içün ḳatl ėtmek münāsibdir.
- ^ a b Kut, Günay; Bayraktar, Nimet (1984). Yazma Eserlerde Vakıf Mühürleri. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları. ss. 17-19.
- ^ "Fatih Sultan Mehmet nasıl öldü? Hastalık mı zehirlenme mi?". Sabah. Erişim tarihi: 20 Ocak 2022.
- ^ "Fatih Sultan Mehmed Han Zehirlendi mi?". Prof. Dr. AHMET ŞİMŞİRGİL. 26 Ocak 2014. Erişim tarihi: 20 Ocak 2022.
- ^ "Vücudu tahnit edilen padişahlar!". Sabah. Erişim tarihi: 20 Ocak 2022.
- ^ Taha Akyol - İlber Ortaylı, Timaş Yayınları, 2010, İstanbul, Sayfa: 152-153.
- ^ Osmanlıyı Yeniden Keşfetmek - İlber Ortaylı-Timaş Yayınları-2006, syf:74
- ^ Kritovulos'tan naklen İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C.II. s.149
- ^ Fatih Sultan Mehmet Kaç Dil Biliyordu?
- ^ Meydan, Sinan (Son Truvalılar, syf.253)
- ^ Babinger, Franz (Fatih Sultan Mehmet ve İtalya, s. 138)
- ^ Afyoncu, Erhan (Truva'nın İntikamı syf.147)
- ^ İlber Ortaylı ile Tarih, TRT2, dk:08:13
- ^ Osmanlı Tarihi, II. Cilt, 10. baskı, sf: 108, Türk Tarih Kurumu Yayınları-2011, Ord. Prof. İsmail Hakkı Uzunçarşılı
- ^ Necdet Sakaoğlu, Bu Mülkün Kadın Sultanları, 4. baskı, Sayfa: 131
- ^ Diyanet Aylık, sayı: 125, s. 11[ölü/kırık bağlantı]
- ^ [2] IMDb.com
- ^ "Tarih'te Bugün 3 Temmuz | Fatih Sultan Mehmet Köprüsü hizmete açıldı. (1988)". 7 Nisan 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Mart 2016.
- II. Mehmed
- 1432 doğumlular
- Edirne doğumlular
- 1481 yılında ölenler
- 15. yüzyılda Osmanlı padişahları
- Osmanlı padişahları
- Divan edebiyatı şairleri
- Doğu ve Batı kiliselerinin ayrılması
- İstanbul'un Fethi
- Osmanlı İmparatorluğu yükselme dönemi
- Çocuk hükümdarlar
- 15. yüzyılda suçlar
- Zehirlenerek ölenler
- Suikast sonucu ölen hükümdarlar
- İstanbul'da ölenler
- İstanbul'da defnedilenler