Râzî (Abbâsî halifesi)
Râzî veya Muhammed "Râdî Billâh"" ( Arapça: العباسيون/بنو العباس في بغداد Ebû’l-Abbâs "Râdî Billâh" Muhammed bin Câʿfer el-Muktedir) (d.907 - o. 23 Aralık 940).. 934–940 döneminde halifelik yapmış yirminci Abbasi halifesi ve halifelerin otuzsekizincisidir.
Râzî Muhammed "Râdî Billâh | |||||
---|---|---|---|---|---|
Abbâsî Halifesi | |||||
Hüküm süresi | 934-940 | ||||
Önce gelen | Kâhır | ||||
Sonra gelen | Müttaki | ||||
Ölüm | 23 Aralık 940 | ||||
| |||||
Hanedan | Abbâsî Hanedanı | ||||
Babası | Muktedir | ||||
Dini | Sünni İslam |
Yaşam
değiştirHalife Râzî'nın babası Muktedir'di. 934'te amcası olan halife Kahir tutuklanıp öldürülünce Halife oldu. Yedi yıl süren halifelik dönemi birbirini takip eden aksilikler ve felaketler dönemi olarak tasvir edilmiştir.
Halifelik döneminde halifenin iktidar gücü ancak Bağdat etrafındaki bölgede işleyebilmekte idi. Abbasi ülkesini doğusu elden çıkmıştı. Suriye'nin büyük bir kısmında ve Mezopotamya'da halifenin hükmü geçmiyordu. Musul ve el-Cezire bağımsızlık kazanmıştı. Arabistan yarımadası Karmatiler ve bağımsız yerel bedevi aşiretleri elinde idi. Basra ve Vasıt devamlı bastırılamayan isyan halinde idiler. Bizanslıların ilerlemesini durdurma görevi Hamdaniler emiri Seyfü'd Devle eline bırakılmıştı.
Halife Râzî gayet dindardı. Halifelik döneminde halk kütlesinin büyükçe desteği ile Sünni zorbaları şeklini alan Hanbeliler ülkedeki halkın her türlü yaşayışına karışmaya başlamışlardı. Kendi sıkı "ahlak" kurallarını zorla herkes tarafından uygulanması için büyük gayretler göstermeye başlamışlardı. Hanbeli din adamları özel ikametgâhlara baskınlar tertip ederek evlerdeki içki saklama kaplarını boşaltmaları; içki içmek için kullanılabilecek testi, kupa ve bardakları da tahrip etmeleri; evlerde bulunan müzik aletlerini kırmaları Bağdat'a çok olağan olaylar haline gelmişti. Ayni şekilde Hanbeli din adamları işyerlerine de baskınlar yapıp her türlü alışveriş ve ticaret ayrıntılarını öğrenmek ve böylece iş yerinin haram işlerle uğraşmasını önlemeye çalışmaları da olağan olmuştu. Hac görevini ifa eden ama Şii inançlı olan bir Bağdatlı, bu din muhafızları tarafından linç edilmişti.
Râzî'nin halifelik dönemi halifelerin yaptıkları işler dolayısı ile de bir aşama sınırı olmuştur. Râzî'nin koyduğu reformlardan sonra halifelerin geleneksel görevleri değişmiştir. Ondan sonraki halifeler Cuma namazlarından sonra vaaz vermez oldular. Ülkenin ileri gelenleri ve alimleri ile halifelerin yaptıkları ciddi kültürel toplantılar ve ciddi ülke olaylarının konuşulup görüşüldüğü toplantılar yapılmaz oldu. Fakir halka yiyecek giyecek desteği verilmez oldu. Görevini yapmayan veya kötüye kullanan kamu görevlilerinin halifeye şikayet ile açığa çıkartılması ve halka karşı tutumlarının değiştirilebilmesi imkânsız hale geldi.
Halife Râzî, vezirlerin ülkeyi iyi yönetemediklerinin, ileri gelen askeri komutanların nüfuzlarını artırarak devlet işlerine karışmalarının ve gittikçe ülke genelinde kontrolü kaybettiklerinin önemli ölçüde farkında idi.
Bu koşullar altında halife Râzî bir çözüm olarak merkezdeki otorite zaafını ortadan kaldırmak ve ülkenin daha iyi yönetilmesini sağlamak adına Emîrü’l Ümerâ kurumunu oluşturdu. Emîrü’l Ümerâ kurumu vezirlik, hâciblik, valilik gibi bir kamu idare kurumu idi. Halife Râzî, hilafete gelmesinden iki yıl sonra 324/936 yılında Basra ve Vasıt valisi Türk asıllı İbn Râik'i Bağdat’a davet ederek onu Emîrü’l Ümerâ tayin etti. Bu çok önemli bir değişiklikti. Halife ona çok geniş yetkiler verdi. Ordunun başkumandanlığı, Divân ul Harâç’in ve Berîd teşkilatının idaresi, valiler ve vezirler dahil yüksek dereceli memurların tayini bu yetkiler arasında idi. Protokolde halifeden sonra geliyordu. Hutbelerde halifeden sonra onun isminin okunması hususu, bizzat halife tarafından bütün eyalet valilerine bildirilmişti. Emîrü’l Ümerâ Bağdat’ta para bastırma hakkına da sahipti. Bu görevin ortaya çıkmasıyla vezirin nüfuzu kayboldu. Vilayetlerin yönetiminde veya divanla ilgili işlerde vezirin rolü kalmamış hatta saraya ancak alay ve merasim günlerinde gelip sessizce töreni izler hale gelmişti. İbn Râik ve kâtibi tüm devlet işlerinin yönetimini üstlenmişlerdi. Devletin gelirleri onların hazinelerinde toplanıyor ve harcamaları öngördükleri şekilde yapıyorlardı. İbn Râik’in askerî gücü Türk birliklerine dayanıyordu. Bu grubun en önemli liderleri Baykam ve Tüzün idi.
Râzî 940'ta hemen hemen tüm iktidar gücünü kaybetmişken öldü. Yerine kardeşi Müttaki Abbasi halifesi oldu.
Kaynakça
değiştirAyrıca bakınız
değiştirDış bağlantılar
değiştir- Hitti, Philip H. (çev. Salih Tuğ), (1968) Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi (IV Cilt), İstanbul:Boğaziçi Yayınları.
- Üçok, Bahriye (1979) İslam Tarihi Emeviler-Abbasiler, Devlet Kitapları, Ankara: Milli Eğitim Başımevi (1.Basım:1968)
- Muir, Wiiliam (1924), The Caliphate, its rise, decline and fall, Edinburgh:John Grant [1][ölü/kırık bağlantı] Bölüm LXXIII, Al-Muktadır, Al-Kahir ve Ar-Radî (İngilizce) (Erişim:7.4.2013)