[go: up one dir, main page]

Üç çağ sistemi
Holosen   La Tène   Protohistorya
  Hallstatt
Demir Çağı
  Geç Tunç Çağı  
  Orta Tunç Çağı
  Erken Tunç Çağı
Tunç Çağı
    Bakır Çağı    
  Cilalı Taş Devri Prehistorya
Orta Taş Çağı / Ara Taş Çağı
Pleistosen     Üst Paleolitik  
    Orta Paleolitik
    Alt Paleolitik
  Eski Taş Çağı
Taş Devri

Üst Paleolitik, Eski Taş Devri'nin üçüncü ve son alt devridir. Çok geniş anlamda 50.000 ila 10.000 yıl öncesine kadar uzanmaktadır. Bu dönemde mağara ressamlığı ile avcılık için daha iyi aletler gelişmeye başlamıştır. Buzul Çağı bu dönemde yaşanmıştır.

Lascaux

Üst Paleolitik insanları

değiştir

Homo sapiens

değiştir

Homo sapiens son insan türü, yani modern insandır. Bugün dünya üzerinde yaşayan bütün insanlar bu türün üyesidirler. Bu nedenle Homo sapiens'in kökeni en çok merak edilen ve en çok tartışılan bilimsel konulardan biridir. Homo sapiens'in kökenini açıklayan iki ayrı model bulunmaktadır: Afrika'dan çıkış modeli ve çok merkezli evrim modeli. Afrika'dan çıkış modelini savunan bilim insanlarının başında Chris Stringer gelmektedir. Bu modele göre anatomik açıdan modern insanlar olan Homo sapiensler, yaklaşık 200 ilâ 150 bin yıl önce Afrika'da ortaya çıkmış ve daha sonra Afrika dışına yayılmışlardır. Homo sapiensler, farklı çevresel koşullara gerek anatomik gerekse kültürel özellikleri sayesinde daha iyi uyum sağlayabildikleri için Homo neanderthalensislerin yerini almışlardır.

Çok merkezli evrim modeli ise en çok Milford H. Wolpoff tarafından savunulmaktadır. Bu modele göre Homo sapienslerin kökeni çok daha eskiye, yaklaşık 2 milyon yıl öncesine dayanmaktadır. 2 milyon yıl önce ortaya çıkan Homo erectuslar; Afrika, Asya ve Avrupa'ya yayılmışlardır. Bu tarihten itibaren insan grupları, bulundukları bölgelerde yani birçok merkezde bölgesel evrimler geçirmişlerdir. Ancak bu insan grupları arasındaki bağ hiçbir zaman tam olarak kopmamış, gen alışverişi her zaman devam etmiştir. Bu modele göre son 2 milyon yılda hiçbir insan topluluğu ayrı bir tür meydana getirecek kadar uzun süre diğerlerinden ayrı kalmamıştır.

Bu iki model, iki bilgi kaynağından beslenmektedir: Genetik araştırmalar ve fosil buluntular. Son yıllarda insan DNA'sıyla ilgili araştırmalar, insan evrimiyle ilgili çok önemli bilgiler sağlamıştır. Bütün dünyadaki insan topluluklarının DNA örnekleri incelendiğinde genetik açıdan en büyük çeşitliliğin Afrika kıtasında olduğu anlaşılmıştır. Bilim insanlarına göre bu bilgi, modern insanın en uzun süre Afrika'da yaşadığını yani Afrika'da evrimleştiğini göstermektedir. Evrim, mutasyonlar sonucunda oluşan genetik değişimler sayesinde gerçekleşir. İki tür veya aynı tür içerisindeki iki grup arasındaki genetik farklılıklar, iki tür/grup birbirinden ayrıldıktan sonra kaç mutasyonun gerçekleştiğine bağlıdır. Eğer mutasyonların ne kadar sürede oluştuğunu bilirsek bir türün/grubun diğerinden ne kadar zamandır ayrı olduğunu da anlayabiliriz. Mutasyon hızının hesaplanmasına dayanan bu yönteme moleküler saat denmektedir. Genetik çeşitlilik ve mutasyon hızına dayanarak Homo sapienslerin günümüzden yaklaşık 150-200 bin yıl öncesinde Afrika'da evrimleştiği öne sürülmektedir.

Afrika'nın çeşitli yerlerinde bulunan en eski Homo sapiens fosilleri, yaklaşık olarak günümüzden 130 bin ilâ 100 bin yıl öncesine tarihlendirilmektedir. Bu buluntular Afrika'dan çıkış modelini destekler görünmektedir. Ortadoğu'daki fosil örnekler yaklaşık 90 bin yıl öncesine, Avrupa'dakilerse 40 bin yıl öncesine aittir.

Homo sapiensleri diğer türlerden ayıran anatomik özellikleri; geniş ve dik bir alın yapısı, yüzde kaşların bulunduğu kısmın çıkık olmaması, yüzün fırlak değil yassı olması, alt çenenin ön kısmında ileri doğru bir çıkıntının bulunması ve dişlerinin de küçük olmasıdır. Homo sapienslerin beyin hacimleri ortalama 1350cm3'tür. Homo sapienslerin boyları uzun, vücut yapıları ise narindir. Homo sapiensler, sıcak iklimde yaşamaya uygun bir beden yapısına sahiptirler.

Üst Paleolitik Dönem'de alet çeşitleri artmış; dilgiler, ok ve mızrak uçları, olta ve zıpkınlar, bıçaklar ve iğneler gibi çeşitli aletler ortaya çıkmıştır. Bu dönemde alet yapımında ham madde olarak taşın yanı sıra kemik ve fildişinden de yararlanılmıştır. Üst Paleolitik'te özellikle Avrupa'da bölgesel olarak gelişmiş teknolojiler vardır. Bunlar çeşitli taş alet tiplerini ve tekniklerini, hatta kimi zaman sanatsal ürünleri de kapsadıkları için birer teknolojiden çok kültür olarak adlandırılmaktadır. Bunlar 34-27 bin yıl arasında görülen Orinyasiyen kültürü, 27-21 bin yıl öncesinde görülen Gravettiyen kültürü, 21-16 bin yıl öncesinde görülen Solutréen kültürü ve 16-11 bin yıl öncesinde görülen Magdaleniyen kültürüdür.

Rusya'da günümüzden yaklaşık 15 bin yıl önce inşa edilmiş barınaklar bulunmuştur. Böylece Üst Paleolitik'te yerleşik yaşama doğru bir yönelimin başlamış olduğu anlaşılmaktadır. Anadolu'da birçok yerde Paleolitik Dönem'e ait izler bulunmuştur. Örneğin İstanbul yakınlarındaki Küçükçekmece Gölü'nün kuzeyinde yer alan Yarımburgaz Mağarası, Alt Paleolitik Dönem'i; Antalya yakınlarındaki Karain Mağarası, Orta Paleolitik Dönem'i ve Antakya yakınlarındaki Üçağızlı Mağarası ise Üst Paleolitik Dönem'i temsil eden konak yerleridir.

Sanatın doğuşu

değiştir

Günümüzden yaklaşık 35 bin yıl öncesinden itibaren Avrupa'da, Afrika'da ve Avustralya'da insanlık tarihinin ilk sanatsal ürünleri ortaya çıkmıştır. Bunlar arasında güneybatı Fransa ve Kuzey İspanya'da bulunan mağara resimleri özel bir öneme sahiptir. Mağara resimlerinin bulunduğu mağaralardan bazıları şunlardır: Lascaux (Fransa), Niaux (Fransa), Trois Freres (Fransa) ve Altamira (İspanya). Bu mağaraların iç kısımlarında duvarlara genellikle bizon, mamut, yabani at, geyik, aslan, ayı ve yaban keçisi gibi hayvan figürleri resmedilmiştir. Hayvan betimlemeleri çok doğal ve gerçekçidir. Resimler, oldukça başarılı bir teknikle ve çeşitli doğal boyalar kullanılarak yapılmıştır.

Resimlerin mağaraların yaşanan kısımlarında değil de güçlükle ulaşılabilen derin ve karanlık kısımlarında yapılmış olmaları ilginçtir. Ayrıca hayvan betimlemeleri dışında sipiraller, zikzaklar, düz paralel çizgiler gibi çeşitli geometrik şekiller de resmedilmiştir. Mağara resimlerinin ne amaçla yapıldığı ve neyi simgeledikleri uzun yıllardır tartışılmaktadır. Henry Breuil gibi azı araştırmacılar bu resimlerin bir tür av büyüsü amacıyla yapıldığını öne sürmüştür. Üst Paleolitik Dönem insanlarının ava çıkmadan önce avın iyi geçmesi amacıyla bu resimlerin bulunduğu yerlerde büyüsel ayinler yaptıkları tahmin edilmektedir. André Leroi-Gourhan ise bu resimlerdeki figürlerin simgesel anlamlan olduğunu öne sürmektedir. Leroi-Gourhan, bu resimleri yapan insanların düşünce dünyalarına dikkat çekmiş ve resimlerin doğrudan bu hayvanları değil, bu hayvanların çağrıştırdığı düşünceleri temsil ettiğini savunmuştur.

Üst Paleolitik Dönem'de mağara resimleri dışında taştan, fildişinden ve kilden küçük heykelcikler de yapılmıştır. Bu heykelcikler arasında göğüsleri, kalçaları ve karın kısımları abartılı bir biçimde betimlenmiş; ancak yüzleri işlenmemiş kadın heykelcikleri özel bir öneme sahiptir. Venüs adı verilen bu kadın heykelcikleri, günümüzden 32 bin yıl öncesinden itibaren yaygın bir biçimde üretilmiştir. Bu figürünler arasında Almanya'da bulunan Willendorf Venüsü ve Çek Cumhuriyeti'nde bulunan Dolní Věstonice Venüsü çok ünlüdür. Uzun süre bu figürinlerin ana tanrıçaları veya doğurganlığı simgelediği düşünülmüştür. Bununla birlikte bunlar sadece birer yorumdur ve bu yorumlar konusunda bilim dünyasında bir fikir birliği bulunmamaktadır.

Üst Paleolitik Dönem'de takılar ve süslenme davranışı da ortaya çıkmıştır. Köklerinden delinmiş hayvan dişleri; kemik, geyik boynuzu ve fildişinden yapılmış dairesel, oval veya uzun delikli boncuklar süslenmek için kullanılmıştır .

Kaynakça

değiştir

  İşbu madde Kozan Uzun tarafından CC BY-SA 3.0 lisansı altında yayımlanan metin içermektedir.